SÜNEN-İ İBNİ MÂCE TERCEMESİ ve ŞERHİ
Önsöz
Önsöz
Takriz
Önsöz
Mütercimin Kısa Hal Tercemesi
Mütercimin Mukaddimesi
İbn-i Mâceh Ve Süneni
İbn-iMâceh (209-273)'in Nesebi:
Üstadları
İlmî Hüviyeti
İbn-i Mâceh'in Süneni
Sünendeki Hadîsler
Hadis İlmine Ait Bazı Bilgiler
Sahih, Hasen Ve Zayıf Hadisler
Sahih Hadis
Sahih Hadisler Ne Kadardır?
Sahih Hadîslerin Dereceleri
Sahih Olduğu İttifakla Kabul Edilen Neviler:
İhtilaflı Olan Beş Kısım
Hadîs Nakledenlerin Tabakaları
Makbul Olan Râvîler
Merdûd Olan Râviler
İhtilaflı Olan Râviler:
Hasenhadîs
Hasen - Sahih Hadis Tabiri
Zayıf Hadis
Senedinde İttisal Bulunmadığı İçin Zayıf Sayılan Hadisler =
Senedden Râvî Düşürmek İki Kısımdır:
Müdelles Ve Mürsel-İ Hafi
Râviye Ta'n Sebebleri
Râviye Tan Sebebiyle Zayıf Olan Hadisler
Üçüncü Bölüm
Mütâba, Mütâbi Ve Şâhid
Haberi Vâhid Makbul Mu ?
Senedin Nihayeti İtibari Île Hadîs Çeşitleri
Amel Edilîp Edilmemesi Bakımından Makbul Hadis Çeşitleri
Dördüncü BölümDiğer Bâzı Istılahlar Ve Bilgiler
Hasen - Sahîh Tabiri
Senedlerin Kısaltma İşaretleri
Hadîs Yazar Ve Okuyucusunun Dikkat Edeceği Bir Husus
Hadîsi Manâ İtibari İle Nakletmek
SÜNEN-İ İBNİ MÂCE TERCEMESİ ve ŞERHİ
Önsöz
Din kardeşlerimize ilim yönünden de hizmet etmeyi gaye edinen müessesemiz, yeni ve büyük bir eseri, Cenâb-ı Hakk'ın inayeti ile yayınlamış bulunmaktadır. İlk olarak Türkçeye çevrilen ve değerli âlimlerimizden Haydar Hatiboğlu tarafından başarılan bu Hadîs-i Şerif kitabı (10) cild olarak tertip edilmiştir. Cildler arka arkaya basılarak sunulacaktır. Kitabın tertip, tasnif, baskı ve cild işleri için gereken itina gösterilerek en mükemmel bir şekilde hazırlanmasına çalışılmıştır.
Birinci cildin neşir sahasına çıkmasını bize müyesser kılan Allah Teâlâ Hazretlerine hamd eder, diğer cildlerin de tamamlanması için yardımını dileriz.
Okuyucuların istifâde ve takdirleri bizim için en büyük sürür ve mânevi ecir vesilesi olacaktır. Cenâb-ı Allah'a hamd, Peygamberine salât, ümmete rahmet olsun...
Kahraman Yayınları
Fethullah Kahraman[1]
Önsöz
İbn-i Mâce'nin Sünen'i dörtbin hadis ihtiva eden meşhur Sünen kitablanndan biridir. İbn-i Kesir'in beyanına göre pek azı müstesna olmak üzere bu hadislerin hepsi güzeldir. Yalnız daha önce te'lif edilen üç Sünen kitabından derece itibariyle biraz aşağıdır. Çünkü yalnız kendisinin rivayet ettiği hadislerin zayıf olduğu söylenir. Ama bu da alelıtlak değildir. Hafız İbn-i Hacer bunun hakkında şöyle demiştir: «İbn-i Mâce bir çok hadisleri yalnız kendisi rivayet etmiştir. Fakat bunlar sahihtir. Evlâ olan zayıf sözünü hadis râvî-lerine hamletmektir...»
Unutmamalıdır ki zayıf hadis asılsız ve uydurma demek değildir. En sahih hadisler gibi o da Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem)'in mübarek ağzından çıkmıştır. Onun zayıflığı bize nakledilirken aranan bazı şartlarının bulunmamasından doğar. Yoksa nice zayn% hadisler vardır ki istikbalden haber vermiş ve haber verdiği şeyler güneş gibi zuhur etmiş, hem de etmektedir. Kıyametin küçük alâmetlerine dair zayıf hadisler vardır ki, bunlar neyi haber verdi-lerse ya zuhur etmiş yahut halen etmektedir. Bunlardan birinde Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kıyamete yakın herc-ü mercin çoğalacağını bildirmiş, Ashab-ı Kiram bunun ne demek olduğunu sorunca : Ölüm demektir. Ölüm çoğalacak fakat kim vurduğu belli olmayacaktır, mânâsında beyanatta bulunmuştur.
O günlere varırsak biz ne yapmalıyız yâ Resûlullah? diye sorulunca :
«Devesi olan devesinin yanma koyunu olan koyununun yanına gitsin.» buyurmuşlardır. Şimdi bu hadisin haber verdikleri zuhur etti mi etmedi mi diye azıcık düşünmek hakikati anlamak için yetip artar. Onun için tekrar ediyorum zayıf hadis deyip geçmemeli, onları da okuyup mucebince amel etmeliyiz. İbn-i Mâce büyük bir âlim, kudretli bir hafız ve fakîh idi. Onun bu kitabı diğer beş hadis kitabında bulunmayan bir çok makbul ziyadeleri havi bulunmaktadır.
Şimdi Sünen-i İbn-i Mâce'yi İzmir Müftüsü muhterem Haydar Hatipoğlu bize terceme ve şerh etmiştir. Eserinin bazı yerlerini gördüm. Tercemesi de güzel, şerh ve izahı da. Hattâ Peygamberimiz anıldıkça bazı kimselerin yaptıkları gibi (S.A.V.) işaretiyle geçmeyip (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) cümlesini tam yazması memnuniyet ve takdirimi mucib oldu. Allah razı olsun. Zira asıl sevâb bu cümleyi okumaktadır. Yalnız râviler zincirini atmakta hata etmiş, keşke bunu yapmasaydı. Nevevî gibi büyük hadis imamları bu zincirin atılmamasını ehemmiyetle tavsiye etmişlerdir. Başka milletlerde bu yoktur. Bu yalnız 'Ümmet-i Muhammediye'ye mahsus bir mizedir ve bizim medar-ı iftihanmızdir. înşaallah kitabın sonraki baskılarında bu hata tamir edilir.
Eseri Kahraman Yayınevi basmaktadır. Buracıkta hem mütercim ve sarihi, hem de tâbi' ve naşiri tebrik eder; daha nice hayırlı
eserler için kendilerine Cenabı Hak'tan muvaffakiyetler dileri
AHMED DAVUDOĞLU 8.1.1982[2]
Takriz
Bilindiği gibi, yüce dinimizin iki temel kaynağı vardır. Bunlardan biri Kur'an-ı Kerim'dir; diğeri de Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in söz ve işlerinden ibaret olan Hadîs-i Şeriflerdir ki, Sünnet ve Sünen diye de adlandırılırlar.
Kur'an-ı Kerim, peyderpey nazil olduğu zamandan itibaren bugüne kadar şüphe götürmez bir nakil ile (tevatür yolu ile) asliyetini muhafaza etmiş ve asla bir değişikliğe uğramamıştır. Kıyamete kadar da bu asliyetini koruyarak hiç bir tahrife uğramayacaktır; çünkü O'nu inzal eden Vacib Teâlâ Hazretleri, O'nu tahrif ve değişiklikten koruyacağını yine Kur'an-ı Kerim'de va'd buyurmuştur. Bunun metnini kötü niyetli ve maksatlı kişiler değiştiremez ve bozamazlar. Ancak âyet-i kerimelerin mânâlarını, murad olan mânâ dışında tefsir etmek sureti ile insanların itikadlarını bozabilirler. Onun için dinî eserler okunurken, bunları aktaranların itikad ve ahlâklarını nazarı itibara almak şarttır. Buna büyük bir önem vermek gerekir.
Peygamber Efendimiz'den bize intikal eden Hadis-i Şeriflerin hepsi tevatür yolu ile sabit olmadığından, hadîs âlimleri tarafından bunlar değerlendirilmiş, kimi sahih, kimi zayıf, kimi de mevzu (uydurma) kabul edilmiştir. Bu hadis-i şerif ilmi üzerinde pek çok eserler yazılmış, çeşitli mevzulara ait hadîsler bir araya getirilmiştir.
Bunlar arasında Sıhah-i Sitte (Altı Sahih Kitap) yâhud «Kütüb-i Sitte», âlimlerin ittifakı ile en sahih hadis kitapları olarak kabul edilmişlerdir. Bu altı sahih kitaptan birisi de «Süneni İbn-i Mâce» diye adlandırılan kitaptır. Diğer sahih kitaplardan Buhari, Müslim, Ne-seî ve Tirmizİ'nin türkçeye tercemeleri yapılmış ve basılmıştır.
Şimdi de «Sünen-i İbn-i Mâce»nin tercemesi, uzun ve itinalı bir çalışma ile değerli kardeşimiz İzmir Müftüsü Muhterem Haydar Ha-tiboğlu tarafından başarılarak büyük bir ihtiyaç karşılanmış bulunmaktadır. Sünen-i İbn-i Mâce, bilhassa tasnif bakımından ve ihtiva ettiği konular yönünden de ayrı bir özellik taşıyor. Bu da, îbn-i Mâ-ce'nin dirayetini ve ilimdeki yüksek mevkiini belirlemektedir.
Hicri 209 yılında doğup 273 yılında vefat eden ve tefsir, hadis, tarih ilimleri üzerinde şöhret bulan Muhammed İbn-i Yezîd (Ebû Abdullah îbn-i Mâce) Hazretlerine Cenab-ı Hak'dan bol rahmet dilerken, bu kıymetli eser üzerinde yapılan hizmetten dolayı kardeşimize teşekkür eder, ona da ecri cezil niyaz ederim.
Okuyucuların da bu nurlu kaynaktan aydınlanmalarını ve üstün Peygamber'İn yolunda bulunmalarını duâ ederim.
A . Fikri Yavuz 4.1.1982[3]
Önsöz
Şer'i delillerin birincisinin Kitab (Kur'an-ı Kerim) ve ikincisinin Sünnet (Hadîs-i Şerif) olduğu bilinmektedir. Sahih hadis kitablan arasında İslâm alemince en çok itimada şayan görülen ve «Sıhâh-i Sitte» veya «Kütüb-i Sitte» denilen 6 hadis kitabının taşıdığı değerin yüceliği tüm müslümanlarca takdir edilmektedir.
Kütüb-i Sitte'nin başında Buhârî (194-256)) ve Müslim (204-261) sahihleri gelir. Bunları, Ebû Dâvûd (202-275), Tirmizi (200-279) ve Nesâi (216-304 veya 215-303) sünenleri takip eder. Bunlara -Kütüb-i Hamse- veya «Sıhah-ı Hamse» denir.
İbn-i Mâceh (209 - 275) 'in süneni ise âlimlerin çoğuna göre altıncı sırada yer alır. Sebebi ise, ondaki bazı hadisleıin zayii olmasıdır. Belli ve mahdut olan zayıf hadisler hesaplanmadığı takdirde, sıhhat bakımından mezkûr beş kitabtan farksız olur. Onun değeri ve içindeki zayıf hadîslerin durumu hakkında Mukaddime'do özlü bilgi vardır.
Sıhâh-ı Sitte'nin birbirinden farklı özellikleri vardır. İbn-i Mâceh"in en bariz özelliği fıkıh kitablan ve her kitabın babla-rınm en mükemmel şekilde sıralanmış olmasıdır.
Müslüman halkımızın son zamanlarda Dini kitablara verdiği sıcak ilgi ve iştiyaktan cesaret alan bazı ilim adamlarının, başta Kur'an-ı Kerîm ve hadis kitablan olmak üzere Dînî eserleri terceme ve şerhetmeye hız vermeleri memnuniyetle müşahede edilmektedir. Ancak gerek Kur'an-ı Kerîm'in ve gerekse Hadîs-i Şeritlerin sadece meallerini yazıp geçmekle piyasaya sunulan eserlerin tatmin edici olduğu kanısında değilim...
Bugüne kadar Türkçe terceme veya şerhi yapılmamış olan İbn-i Mâceh'in süneninin dilimize çevrilmesi için «Kahraman Yayın-evUnin bana yaptığı teklif, beni çok düşündürdü. Çünkü: kendimde bu liyakati bulmuyorum. Evet ihlash ve sıhhatli yapıldığı takdirde bu hizmet sadaka-i câriye olduğu gibi ihlassız veya hatalı yapıldiğı takdirde de büyük ve altından kalkılmaz bir mes'uliyeü mucip olduğunu biliyorum.
Keşfü'z-Zunûn adlı kitabın ikinci cildinin 1004. sahifesinde, söz konusu Sünen'in 5 - 6 şerh veya haşiyesinin ismi verilmekte ise de bunların piyasada bulunmayışı işin ağırlığını kat kat arttırmaktadır. Nihayet Yayınevi sahibi, «El-Mu'cemü'1-Müfehres li Elfâzf I-Kur*-an» ve «EI-Lü'lü've'1-Mercân Fîma İttefaka Aleyhfş-Şeyhân» adlı iki eserin yazarı Muhammed Fuad Abdülbâkî' nin tetkikinden geçerek H. 1373 (M. 1954) yılında Kahire'de basılan Sünen nüshasını, bunun üzerine yazılmış olan haşiyelerden Şeyh, Muhammed bin Abdiilah el-Alevî tarafından yazılan Mihtahü'1-Hacc İmam Ebü'1 Hasan Muhammed bin Abdullah el-Hâdiei - Hanefî' nin te'lif ettiği Es-Sindî ve Es - Seyyid Ali bin Süleyman ed-DimneI,i'nin yazdığı Mısbahü'z-Zücace adlı haşiyeleri bana getirip tekliflerinde ısrar ettiler.
Getirilen bu eserler çok kısa olup bazı kelimeleri açıklar ve pek az bilgi verir durumda gördüm. Kütüb-i Sitte'den Buhârî'nin Kastalânî şerhi, Müs1im'in Nevevî şerhi,Ebü Dâvûd' 'un El-Menhel şerhi ve Tirmizi'nin Tuhfetü'l-Ahvezî şerhini tetkik ettim. Hepsini bir arada bulundurmak suretiyle bu işe başlandığı takdirde yararlı bir hizmet yapılabileceği kanaatına vardım ve Allah'tan yardım umarak bu- işe girişmeye karar verdim.
Muhammed Fuad Abdu1bâki'nin bahis konusu incelemesi cidden büyük bir emeğin mahsulüdür. Mukaddime'de buna kısmen işaret edilmektedir. Kendisi Sünenin sonuna,İbn-i Mâceh-in hal tercemesini ve kitab hakkında topladığı malumatı eklemiştir. Ayrıca konulara göre hazırladığı fihristten başka, kavli olan hadis metinlerinin başındaki kelimeleri esas alarak alfabetik bir fihrist yapmıştır. Bu nevi fihrist, bilindiği gibi aranan hadîsin bulunmasını kolaylaştırır...
Muhammed Fuad Abdülbaki, Kütüb-i Hamse'de bulunmayıp bu kitabta bulunan ve «Zevâid» adı verilen hadis metinlerinin altına genellikle kısa notlar koyarak bunların isnadı hakkında özlü bilgi vermiştir. Okuyucunun faydalanmasını sağlamak için bu notların arapçasını olduğu gibi gösteriyorum. Hadîs metni harekelidir ve büyük punto harflerle yazılıdır. Mezkûr notlar ise harekesizdir ve küçük punto harflerle yazılıdır. Bu nedenle notların hadîsin metnine karışması endişesi söz konusu değildir.
Terceme ederken her hadîs için «Tercemesi» diye bir başlık yazıp altına hadîsin mealini geçiriyorum. Meal bitince anılan zatın notu varsa ve konulması uygunsa paragraf başı yaparak ve «Not» diyerek onun notunun tercemesini yazıyorum. Bundan sonra «İzahı» başlığını koyup muhtelif kitablardan yararlanarak elde ettiğim bilgileri sunmakla hadisle ilgili açıklama ve malumatı vermeye çalışıyorum. Bazen birkaç hadîsin mealini yazdıktan sonra açıklamaları bir arada sunuyorum.
Hadisin ilk râvîsinin hal tercemesini genellikle açıklama bitiminde yazmayı uygun buluyorum. Bazı râvîlerin hal tercemesini vermeyip onun hakkında kısa bilgiyi dip notu halinde veriyorum.
Şunu da belirteyim :
Bizim gibiler herhangi bir hadisten fıkıh hükmünü çıkarmaya muktedir değildir. Bizim gibiler Âyet ve Hadîsten hüküm çıkarmaya kalkışınca büyük hatâ yapabilir, hattâ dalâlete gider ve başkasını da götürebilir. Kitab ve Sünnetten ahkâm çıkartmak büyük mücte-hidlerin işidir. İçtihadın bir takım şartları vardır. O şartları taşımayan kimselerin ictihad etmeleri geçersizdir. Bir âyet veya hadîs men-sûh olabilir, yani onunla hüküm edilmemesi gerekebilir ve te'vile tâbi olabilir. Itlak-takyid, umum-husus gibi durumlar mevcut olabilir. Ehl-i Sünnet âlimleri ve Sclef-i Sülilıin ile Müleahhirin-i Kiram hazretlun büyük emekler çekerek dört mezhebe ait fıkıh kitablarım İslâm âleminin istifadesine güvenle sunmuşlar ve fıkıh hükümlerini hazır sofra haline getirmişlerdi. Biz müslümanlar muhtaç olduğumuz fıkıh hükümlerini fıkıh kitablarmdan çıkarıp onunla amel etmek durumundayız. Okuyucularımız fıkha ait hadîslerin açıklamasına göz attıkları zaman hakikatan bir hadîsten fıkıh hükmünü çıkartmanın güçlüğünü ve ağırlığını hemen anlıyacaklardir.
Hadislerin râvîler zincirleri arapça hadis metinlerinin başlarında mevcuttur. Hadîslerin sıhhat değerinin korunması için sened denilen bu zincirlerin aynen konulması zorunludur. Fakat terceme ederken seneddeki bütün râvilerin isimlerini tekrar yazmayı lüzumlu bulmadığım gibi okuyucuyu sıkabileceği mülahazasıyla senedin başındaki ilk râvinin ismini zikretmekle iktifa ediyorum.
Bu hayırlı hizmetin ihlash bir şekilde tamamlanması için Hak Taâla'dan tevfîk ve inayet niyaz ederim.
Haydar Hatiboğiu
(Îzmir Müftüsü) [4]
Mütercimin Kısa Hal Tercemesi
Mütercim, Diyarbakır'in Hazro ilçesi cami mahallesinde 1929 yılı haziran ayının ilk haftasında doğmuştur. 1954 yılında ilçe teşkilatı kurulan Hazro kasabasında fetva, irşat ve imam -hatiplik gibi dini hizmetler yaklaşık olarak iki asırdan beri mütercimin baba ve dedeleri tarafından fahri olarak yapıiageldiği için bu sülale «İmam Evi» lâkabı ile muhitçe tanınmaktadır. Mütercimin yedinci babası merhum Osman efendi namındaki âlim, Şafii mezhebine ait «EI-Envâr» adlı kaynak fıkıh kitabı üzerinde yazdığı iki ciltlik arapça ifadeli haşiyeye «EI-Kümmesrâ» ismini verdiğinden bu sülaleye «kümmesrâ evi» de denilir. Mütercimin merhum babası Muhammed Nuri efendi 30 yılı aşkın bir zaman ilçenin büyük cami İmam - Hatipliğini fahri olarak yaptıktan sonra kasabada ilçe teşkilatı kurulunca halkın İsrarı üzerine ilçe Müftülüğünü kabullenmiş ve 1955 yılı Temmuz ayı başında vefat etmiştir. Allah cümlesine rahmet eylesin, âmîn.
Mütercim, ilk tahsilden sonra merhum babasından arapça dersini almış, evde verimli çalışamayınca babasının izni ile ilçe müderrislerinden merhum Hacı Abdülfettah efendiden birkaç yıl ders almış, daha sonra Diyarbakır, Siirt, Bitlis ve Muş illerinde muhtelif medreselerde mütaaddit müderrislerden ders almıştır. Ençok ders aldığı ikinci hocası Siirt'li merhum Muhammed Saîd Yarğıcı'dır. Arapça, Nahiv, Sarf, Mantık, Beyân, Vazı', Münazara, Maânî, Bedî', Fıkıh. Tefsir, Hadîs, Usul-ı Fıkıh, Usul-ı Hadîs ve Akâid ilimlerinin derslerini ikmal edince 1951 yılında 22 yaşında iken derslerinin çoğunu aldığı üstad-ları Hacı Abdülfettah Yazıcı ve Muhammed Said Yargıcı (Rahimehumüllah) hazretlerinden birer -İlmi İcazet- almıştır. Daha sonra hariçten Ortaokul ve Lise bitirme imtihanlarına katılarak üç yılda bu iki okuldan mezun olmuştur.
Mütercimin yaptığı resmî dinî görevler:
Diyarbakır merkezindeki Fatihpaşa camii imam -Hatipliği, Diyarbakır İmam - Hatip okulu arapça öğretmenliği, Diyarbakır Merkez Vaizliği,Hazro Müftülüğü, Siirt, Bitlis, Muş ve Bingöl illeri Gezici Vaizliği, Siirt Müftülüğü, Uşak Müftülüğü, Afyon Müftülüğü ve son olarak İzmir Müftülüğü.
Mütercimin basılı eserleri:
1. Ölümden Sonraki Hayat
2. Nereye Gidiyoruz?
3. İslâm Hukuku Tarihi (Arapçadan tercemedir)
4. Sünen-i İbn-i Mâceh'in Terceme ve Şerhi (ikmali için Allah'tan inayet umudundayız.)
Kahraman Yayınları[5]
Mütercimin Mukaddimesi
İbn-i Mâceh Ve Süneni
İbn-iMâceh (209-273)'in Nesebi:
Ebû Abdi ilâh Muhammed bin Yezîd bin Mâceh Mevlâ Rabia el-Kazvîni, Kütüb-i Sitte'den sayılan malum sünen sahibi ve meşhur hadis hâfızlarındandır. Kendisi İbn-i Mâceh künyesi ile meşhur olmuştur. Künyesini İbn-i Mâce-te olarak bilip kullanan da çoktur. [6]
Mâceh veya Mâcet'e müellifin babasının lakabıdır. Rafii,Kazvîn tarihinde böyle demiş ve bu kelimenin Farsça bir isim olduğunu belirtmiştir. Daha sonra, Mâcet'in onun dedesinin ismi olduğunun söylendiğini, fakat birincisinin daha sıhhatli olduğunu ifade etmiştir. El-Firûzâbâdî Kamusundan da : Mâceh'in müellifimizin babasına ait bir lâkab olup dedesine ait olmadığı anlaşılmaktadır.
İbn-i Hallikân cilt 3, Sah. 407, Tezkiretü'I-Huffâz cilt 2 Sah. 189, ve Şezerâtü'z-Zeheb, cilt 2 Sah. 164'te: Muhammed bin Yezîd bin Mâceh tabiri kullanıldığından bunlara göre Mâceh'in müellifin dedesinin adı olduğu sanılmakta ise de böyle değildir. İbn-i Mâceh, Muhammed'in künyesi olarak zikredilmiş, gramerce de ona bağlıdır.
Mâceh'in müellifin anasının adı olduğu da söylenmiştir.
Mâceh, kimin ismi veya lâkabı olursa olsun önemli olan husus, müellifimizin İbn-i Mâceh veya İbn-i Mâcete ile tanınmış olmasıdır.
Müellifin mensub olduğu Rabia Kabilesine gelince, İbn-i Hallikân yukarda anılan sahifede : Bu isimde bir kaç kabile vardır, O'nun bunlardan hangisine mensup olduğunu bilemiyeceğim, demektedir.
Kazvîn [7] ise onun memleketinin adıdır. Bir çok ilim adamının yetiştiği bir şehirdir.
Doğum ve vefat tarihlerine gelince, îbn-i Hallikân, El-Cevzî, Zehebî ve İbn-i Hacer-i Askalanî (Rahim a hum ul lan u TaâlaJ'nin beyanlarına göre h. 209 yılı doğmuş ve 273 yılı Ramazan ayı bitimine 8 gün kala pazartesi günü vefat etmiş ve salı günü defnedilmiştir.
İbn-i Hallikâ' nın beyânına göre, merhumun cenaze namazı kardeşi Ebubekir tarafından kıldırılmış ve defin hizmetini de anılan kardeşi, diğer kardeşi Abdullah ve merhumun oğlu Abdullah görmüşlerdir. Allah cümlesine ve bize rahmet eylesin.
İbn-i Mâceh hadîs ehlinin imamlarından olup, hadîs ilimlerini ve bununla ilgili bütün hususları çok iyi bilen hafızlardandır.
Kütüb-i Sitte'den sayılan süneni meşhurdur. Ayrıca onun yazdığı Kur'an-ı Kerîm tefsiri ve tarih kitabı vardır. Bütün bu ilimleri iyi bilir. [8]
Üstadları
Tezkiretü'l-Huffâz, Tehzibü't-Tehzib ve Şezerâtü'z-Zeheb'in yukarda anılan sahifelerinde verilen malûmata göre başlıca üstadları şu zatlardır.
Muhammed bin Abdillah bin Nümeyr [9], Abdullah bin El-Muâ viye [10], Hişâm bin Ammâr [11], Dâvûd bin Rüşeyd [12], Yazid bin Abdillah El-Yemami [13], İbrahim bin el-Münzir el-Hazâmi[14], Ebûbekir bin Ebî Şeybe [15], Muhammed bin Rumh [16], Cübâre bin el-Muğal1is [17]
Müellif, yukarda mezkûr âlimlerden başka bir çok zattan da rivayette bulunmuştur. Onları burada anmak bir hayli zaman alır. Süneni tedkik edildiği zaman bu zatların hepsinden rivayetleri görülecektir.
İbn-i Mâceh'den hadîs rivayet edenler:
Muhammed bin İsa el-Ebheri, Ebû Amr Ahmed bin Muhammed bin Hakim, Ebü'l-Hasan el-KatUn, Süleyman bin Yezid e 1 -Kazvînî, Ahmed bin Ravh el-Bağdadi, Ali bin Said bin Abdillah el-Oadâni, İbrahim bin Dinar el-Cersî el-Hemedâni, Ebu Ya'lâ e1-Ha1İlî' nin dedesi olan Ahmed bin İbrahim e1 -Kavzîni, Ebü't-Tayyıb Ahmed bin Ravh e1 -Meş'arâni, İshak bin Muhammed el-Kazvini, Ca'fer bin İdris, Hüseyin bin Ali bin Berân-yâ, Süleyman bin Yezid el-Kazvinî, Muhammed binîsa es-Saffâr, Ebü'l-Hasan Ali bin İbrahim bin Seleme el-Kazvînî el-Hâfız, Ebu Amr Ahmed bin Muhammed bin Hakim el-Medenî el-Asbahânî, Ebubekir Hâmid el-Eb-herî, Sa'dün ve bir çok kimse...
Tehzibü't-Tehzib'te belirtildiğine göre müellifin Sünenini rivayet etmekle en meşhur olan râvileri Ebü'l-Hasan el Kattan, Süleyman bin Yezid, Ebû Ca'fer Muhammed binîsa ve Ebû. Bekir Hâmid el-Ebherî' dir. [18]
İlmî Hüviyeti
Ibn-i Mâceh'in yüce bir hadis âlimi olduğu hususunda bütün âlimler ittifak halindedir. Hadisçilerin imamı, meşhur hafız, Sika ve hüccet olduğu gibi hadisle ilgili bütün ilimleri çok iyi bilirdi. Onun ilmi kudretinin derecesini takdir etmek çin şaheser olan sünenini tetkik etmek kâfidir. Fıkhın bütün bölümlerini dikkata alarak hadisleri kitablara ve her kitabı bâblara çok mükemmel ve eşsiz bir tertible sıralamıştır.
Zehebî' nin Tezkiretü'l-Huffaz'm ikinci cildinde «îbn-i Mâceh» bahsinde kendisinden naklettiği şu sözler sünenin değerini oldukça ifade eder:
Ben Süneni, Ebû Zur' a'ya arzettim. Kendisi inceledikten sonra buyurdu ki: «Bu kitap halkın eline geçerse mevcut camiler (Sahih hadis kitapları) nın tamamı veya çoğu muattal olur, kanısındayım* sonra dedi ki: «İsnadı zayıf olan hadîs sayısının da otuzu bulmayacağını umarım[19]
îbn-i Mâceh, hadis imamı olduktan başka müfessir ve tarihçi idi bu sahalarda-da iki eser vermiştir.
İbn-i Mâceh'in hadîs yazmak için yaptığı seferler:
Müellifimiz, hadis yazmak için memleketler dolaşmış ve büyük gayretler göstermiştir. Bu maksatla uğradığı başlıca memleketler Irak, Basra, Küfe, Bağdat, Şam, Mekke-i Mükerrenıe, Medine-i Münevvere, Mısır, Rey ve Horasandır. [20]
İbn-i Mâceh'in Süneni
Dinimizin birinci kaynağı Kur'an-ı Kerim ve ikinci kaynağı Sünnet (hadisi Şerif) tir. En sahih hadîs kitablarma Kütüb-i Sitte (= altı kitab) ve Sıhah-ı Sitte (= altı sahîh kitab) denildiği malumdur. Bu kitabların başında Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim gelir. Sahîhayn diye tanınan bu iki kitabtan sonra Ebû Dâvûd (202 - 275) Nesâî (215 -303) ve Tirmizî (209 -279) nin sünen isimli kitabları gelir. Bu beş kitaba «Usûl-i Hamse» (Beş kaynak kitab) ismi verilmiştir.
Bunlardan sonra en sahih hadîs kitabı hangisidir?
Bazıları îmam Mâlik (93-179)'in Muvatta'ını, bazıları da İbn-i Mâceh 209-273)'in «Sünen'ini altıncı kitab olarak kabul etmişlerdir. Sahîhayn'm yazılışından önce, Kur'an'dan sonra en sahih hadis kitabı Muvatta* olduğu için sahîh hadis kitabları telif edildikten sonra da bazı âlimler, Muvatta'm yine Kütüb-i Sitte içinde kalmasını istemişlerdir.
Âlimlerin çoğu, Kütüb-i Hamse (Buharı, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi ve Nesâi) 'de bulunmayan ve makbul olan bir çok hadîsin İbn-i Mâceh'in süneninde bulunuşunu ve bazılarının dediği kadar zayıf hadîslerin bulunmayışını dikkate alarak bu kitabı Muvatta'a tercih ederek 6 hadîs kitabından saymışlardır.
Bâzıları da Ebu Muhammed Abdullah b. Ab-durrahman ed-Dârimî (181-255)'nin «Müsned»ini altıncı kitab saymak istemişlerdir.
îbn-i Mâceh'in *Sünenin»de ne kadar hadis bulunduğunu ve bunlardan ne kadarının zayıf olduğunu bilmekte yarar var. Hele zayıf hadisler tesbit edilip işaretlenirse bunların dışında kalan bütün hadisler sahih veya hasen nev'inden olur ve bu takdirde sünenin değeri kütüb-i hamsenin değerinden aşağı olmaz. Bilakis «Kütüb-i Hamse»de bulunmayan bir hayli hadîsin burada yer alması hasebi ile sünen, ayrı bir özellik ve meziyet taşır.
îbn-i Mâceh'in süneninde mevcut hadislerin anılan durumu tesbit etmek hususunda bizim bir çalışmamıza hacet kalmamıştır. Şöyle ki:
«El-Mu'cemü'1-Müfehres li Elfazi'I-Kur'an» adlı şaheseri te'life-den Mısır âlimlerinden Muhammed Fuâd Abdül-baki, büyük bir gayret göstermek suretiyle îbn-i Mâceh'in sünenindeki kitabları, bablan ve hadîsleri numaralamış, hadîsleri
harekelemiş, bazı kelimeleri açıklayıcı bilgileri ve hadîslerin tnetin veya senedi ile ilgili gerekli malûmatı not olarak kaydettiği sünen nüshası h. 1373 (M. 1954) yılı Kahire'de iki cilt halinde basılmıştır. Hadislerin sened veya metni ile alâkalı bilgilere ait notları, hadis metninin sonunda, diğer notlan sahifenin altında dip notu halinde kaydetmiştir. Anılan zatın yaptığı hizmet bundan ibaret değildir. Sünenin sonuna eklediği bir kaç sahifelik malumatı terceme işinin bitiminde inşaallah okuyucularımıza sunduğumuz zaman, harcadığı emeği kendi kaleminden okuyacağız. Biz burada sadece sünenin muhtevası hakkında verdiği malumatı buraya geçirmekle yeti-neîim. Muhammed Fuad Abdulbakî ezcümle şöyle
der:
Hadîs âlimlerinin itimad ettikleri «Kütüb-i Hamse»ye nazaran bu sünenin değeri hakkında hadîs imamlarımızın görüşleri muhtelif olduğu için onun hakîki değerini tahkik ve tesbit etmek istedim. Bu da içindeki hadîsleri saymak, Kütüb-i Hamse'de bulunmadığı halde burada bulunan hadîsleri tesbit edip kaç tanesinin sahih, ne kadarının hasen olduğunu ve zayıf veya münker ile isnadı vahi olan hadîslerin miktarını bilmek gerekir. îşte ben bunu yaptım. Zevâid ( Kütüb-i Hamse'de bulunmayıp bu sünende bulunan) her hadisin altına, onun değerini (Sahîh, hasen, zayıf ve münker veya vahi) not halinde kaydettim. Sünende rr.evcut hadîslerin durumu şöyledir: [21]
Sünendeki Hadîsler
Sünen'de toplam 4341 hadîs vardır. Bunlardan 30CP adedi, Kütüb-i hamse sahihlerinin hepsi veya bazıları tarafından tahriç edilmiştir.
Kütüb-i hamse'de bulunanlardan başka, Sünen'de bulunup «Zevâid» ismi verilen hadis sayısı 1339'dır.
Zevâid'in durumu şöyledir:
Ricali sıka ve isnadı sahîh olanlar 428
İsnadı hasen olanlar 199
îsuâdı zayıf olanlar 613 [22]
Münker, mekzûb veya isnadı vahi olanlar 99
Kütüb-i hamse sahiblerinin rivayet ettikleri 3002 hadisi başka tariklerle rivayet etmek suretiyle hadîslere kuvvet üstüne yeni kuvvet veren ve ayrıca o kitablarda bulunmayan 428'i sahîh ve 199'u hasen olmak üzere 627 hadisi ihtiva eden bir kitabın değeri gerçekten büyüktür. Başka bir meziyeti olmasa bile bu meziyet onun değerini ifade eder. Kaldı ki onun ilerde izah edilecek başka meziyetleri de vardır.[23]
Sünen'in, mukaddimesi hariç, 37 kitabı ve 1515 adet babı vardır. [24]
Hadis İlmine Ait Bazı Bilgiler
Hadîs ilmi, Rivâyetü'l-Hadis ilmi ve Dirâyetü'l-Hadîs ilmi diye iki kola ayrılır.
Rivayetü'l-Hadis ilmi: Resül-i Ekrem'e, sahâbîlere ve tabiîlere isnad edilen söz, fiil, takrir ve sıfatları bildiren yazılı malumatın dikkatli bir tarzda nakledildiği ilimdir. Tabiî Resûl-i Ekrem'in sözlerinden maksad, Kur'an-ı Kerim1 den başka buyurduğu sözlerdir. O'na ait fiillerden maksad ise bilumum fiillerdir. Bilindiği gibi biz O'nun bâzı fiillerine uymakla mükellefiz. Bazı fiilleri ise O'nun özelliklerinden-dir. Ümmetine şümulü yoktur. Resûl-i Ekrem'in zâtına mahsûs olan fiillerle ümmeti mükellef olmadığı için bu nevi fiiller fıkıh ilminin konusu dışında kalmakta ise de hadis ilminin mevzuuna dahildir.
Sahih hadisleri rivayet eden sünenler, müsnedler, mucemler ve cüzler Rivâyetü'l-Hadîs ilmine ait kitablardır.
Dirayetü’l-Hadis ilmi: Hadis metninin ve onu rivayet edenlerin şâyan-ı kabul olup olmaması bakımından durumlarını belirten bilgilerden teşekkül eden ilimdir. Bu ilimde rivayetin şartları, çeşitleri ve hükümlerinden, râvilerin halleri ve şartlarından, keza rivayet olunan metnin çeşitlerinden ve ondan mânâların çıkarılması keyfiyetinden bahsedilir.
İbn-i Hacer-i. Askalâni' nin Nuhbetü'l-Fiktr'i ve bunun şerhleri Suyûti1 nin Tedribü'r-Râvi'si, Hakira-i Nî-sâbur î' nin Kitabü'I-Marife'si, Hatîb-i Bağdadî' nin El-Kifâye Fi Kavânîni'r-Rivaye'si Dirâyetü'I-Hadîs ilmine ait kitab-lardandır. Bu ilme âit olup yazılmış olan bir çok kitap bilinmektedir. İsimlerini buraya almayı lüzumlu görmüyorum.
Hadîs kelimesi, muhaddislere göre Resül-i Ekrem'in sözleri, fiilleri, takrirleri ve halleridir. Usûl-ü Fıkıh âlimlerinin tarifine göre peygamber'in hallerine hadîs denmez. Diğer üç şeye hadîs denir.
Takrir asr-ı saadette müslümanlar tarafından işlendiğini Resûl-i Ekrem gördüğü veya işittiği halde bunu yasaklamamasıdır. O'nun susması işlenen hususun meşruluğuna delâlet eder.
Yukarda belirttiğim gibi Peygamber'in kişisel halleri muhaddislere göre hadîsin mefhumuna dahil iken fıkıhçılara göre dahil değildir. Çünkü O'nun halleri, ihtiyari fiil çeşidinden ise; zâten fiiller kelimesinin kapsamına girer. Şayet siyer kitablarında anlatılan ve şer'î hükümleri gerektirmeyen hususlardan ise fıkıhçıların çalışma sahasının dışında kalır. Buna karşılık hadisçiler ise Peygamberimize isnad edilen her şeyi hadîs sayarlar. Çünkü onların gayesi Peygam-ber'imizin hayatını ve hayatı boyunca buyurduğu, yaptığı, hoş gördüğü şeyleri ve bütün durumlarını ilgilendiren bilumum belgeleri imkân nisbetinde toplayıp açıklamaktır.
Sünnet kelimesi çoğunlukla peygamber'in sözleri, fiilleri ve takrirleri anlamında kullanılır. Yukarda belirttiğim gibi Usul-u Fıkıh âlimlerine göre hadis de bu mânâyadır. Bu durumda sünnet ile hadis eş manâlıdır.
Lügatta; yol demek olan sünnet kelimesi din ıstılahında Resûl-i Ekrem'in izlediği dînî yol mânâsında da kullanılmıştır. Bazen sünnet Peygamber'in yalnız fiilleri anlamında kullanılır. Hadisçilerin«Bu hadis, sünnet'e, İcmâa ve Kıyas'a muhaliftir» tarzındaki ifadeleri sünnetin hadisten ayrı mânâda kullanıldığının bir örneğidir.
Haber: Bazılarınca hadis ve sünnetle eş manâlıdır. Diğer bazı hadisçiler haber'i, hadisten daha umumî bir mânâya almışlardır. Onlara göre gerek Resûl-i Ekrem'den rivayet edilen hadislere ve gerekse Sahâbilere veya tabiîlere âit rivayetlerin hepsine Haber denilir. Sahâbîlere ve tabiilere âit nakillere de hadis diyenler vardır. Bunlara göre; yine hadis ve haber eş manâlı olur.
Başka bir grup âlimler de Resûl-i Ekrem'e ait rivayetlere hadis, sahâbîler ile tabiilere âit olan rivayetlere de Haber derler. Yâni Resûl-i Ekrem'e âit olanlara Haber demezler. Bunlara göre Hadis ve Haber tamamen ayrı ayrı şeylerdir. Hiç bir Hadis'e Haber veya hiç bir Haber'e Hadis denmez.
Eser: Hadis ve Haber'e müradif (eş manâlı) olarak kullananlar olduğu gibi Merfu' (Peygamber'e ulaşan) Hadis'e Haber ve Mevkuf (sahâbîlere ulaşan) Hadis ile Maktu' (tabiîlere ulaşan) Hadis'e Eser diyenler de vardır.
Hadis-i Kutsi: Resûl-i Ekrem'in Allah'tan naklen beyan ettiği hadîslerdir. Bunun Kur'an'dan farkı şudur: Kur'an âyetleri vahiy yolu ile Peygamber'e inerdi, Lâfız ve mânâsı Allah'a aitti. Hadis-i Kutsi ise mânâsı Peygamber'in kalbine ilham edilirdi. Lâfız ve ifadesi Resûl-i Ekrem tarafından tanzim edilirdi. Hadis-i Kudsî'nin metni Kur'an üslûbuna benzemez. Başka bir tabirle Kur'an'ın lafzında bulunan mucizelik özelliği Hadîs-i Kutsî'de bulunmaz. Çünkü kur'-an-ı Kerîm'in lafız tanzimi Allah'a âit iken Hadîs-î Kutsi'nin lafzı Resûl-i Ekrem'e aittir.
Hadis-i Kutsi'nin diğer hadislerden açık farkı Hadis-i Kutsi: «Allah şöyle buyurdu» veya «Rabbiniz şöyle buyurdu» ve benzeri ifadeler ile başlar ve ifade tarzına göre konuşmacı Allah'tır. Diğer hadislerde böyle bir durum yoktur. Konuşmacının Peygamber olduğu ifade şeklinde hemen görülür.
Hadis-i Kutsi'ye bir misal:
(Allah Teâlâ buyurdu ki) : «Ey kullarım! Ben zulmetmeyi şüphesiz kendime haram kıldım...»
Hadis-i Kutsİ'Ierde genellikle Resül-i Ekrem'in, Allah Teâlâ'dan rivayette bulunduğunu ifade etmesine bakan âlimler Hadis-i Kutsî1-lerin Allah'a âit olduğunu söylemişlerdir. Fakat âlimlerin çoğu bu görüşte değillerdir. Bunların görüşünü Ebü'1-Baka' nin şu sözü ile verelim :
«... Kur'an'ın lafız ve mânâsı açık vahiy ile Allah tarafından indirilmiştir. Kutsî Hadis'in ise lafzı Peygamber'e aittir. Mânâsı da ilham yoluyla veya uykuda Peygamber'e bildirmek suretiyle Allah'a aittir.[25]
Muhaddis: Senedlerin, râvilerin cerh ve tadil durumunu, isnadın âlî veya nazil olduğunu bilen ve çok sayıda hadisi hıfzeden kimsedir. Şeyh ve imam unvanını da alan Muhaddis, hadîs ilminde kâmil üstad olana denir.
Hâfız: Yüz bin hadis metinlerini senedleri ile beraber hıfzetmiş, senedlerdeki râvilerin terceme-i hallerini, cerh ve tadil durumlarım bilen muhaddise denir.
Hüccet: Üçyüz bin hadisi bu şekilde bilen muhaddise denir.
Hâkim: Bütün sünneti ihata eden muhaddis demektir.
Yukarda belirttiğim Muhaddis, Hafız, Hüccet ve Hâkim tarifleri halk arasında genellikle bilinen şekildir. Aslında hadisçiler bu unvanlar için değişik tarifler yapmışlardır. Hattâ Muhaddis ile Hafız unvanlarının eş manâlı olduğunu söyleyenler de vardır. Bu tafsilâta girişmeyelim.
Îsnad, Sened, Tarîk Ve Vecih tabirlerine gelince bunlar mühim hususlardır.
İsnad: Hadis'in metnini özel bir takım lafızlarla ve râvilerin isimlerini sırayla belirtmek suretiyle merciine ulaştırmaktır. îsnad'm karşıtı olan İrsal ise hadisin metnini râviler aracılığı ile aldığı halde bu aracıları zikretmeden nakletmektir.
Sened: Bir hadisin râvilerinin sıralanmış isimleridir. Bu duruma göre İsnad ile Sened ayrı ayrı şeylerdir. Râvilerin tertiplenmiş isimlerine Sened denir ve tertibe konan isimleri zikretmek işine de İsnad denir.
Tarîk Ve Vecih: Sened mânâsındadir. Çoğu zaman senede isnad denir. [26]
Sahih, Hasen Ve Zayıf Hadisler
Hadisler çeşitli bakımlardan kısımlara ayrılır. Meselâ.- îlk zamanlardaki meşhurluğu ve yaygınlığı derecesine göre Mütevatir, Meşhur, Mustafîz, Aziz ve Garîb; Peygamber'e veya Sahâbiler'e yahut da Tabiîlere ulaşması bakımından Merfû', Mevkuf ve Maktu'} Keza anılan zatlardan herhangi birisine isnad edilen hadis'e ait senedin ittisal ve ınkıtaı yönünden Muttasıl veya Müsned, Mürsel, Mudel, Munkati, Müdelles, Muan'an ve Muallak; kısımlarına ayrılır. Bir de râvilerin sıfatına ve senedin durumuna göre Sahih, Hasen ve Zayıf diye 3 çeşit hadis bulunur. Anılan bu taksimlerin dışında kalan bir takım taksim şekilleri var ise de onlara temas etmiyeceğiz. Burada önce son taksimi esas alarak ele alacağız. Çünkü hiç bir hadîs bu taksimin dışında kalmaz. [27]
Sahih Hadis
Sahih hadis: Şâz ve muallel olmayarak Peygamber'e veya Sa-hâbî'ye yahud da tabii'ye ulaşıncaya kadar âdil ve tam zabıt sahibi kimselerin' muttasıl sened halinde rivayet ettikleri hadistir.
Tarife göre Sahih hadiste aşağıda yazılı şartların bulunması zorunludur :
l. Hadis, Müsned; başka bir deyimle Muttasıl olacaktır. Yani ilk râvîsinden son râvisine kadar hepsinin senedde anılması gerekir. Mürsel hadisin senedinden bir sâhâbl düşürüldüğü için sened muttasıl değil ve dolayısıyla sahih sayılmaz. Fakat Mürsel ile amel etmeyi caiz gören fıkıhçılara göre; diğer şartları taşıyan Mürsel hadîs sahihtir. Muallak, Munkati ve Mudal olan hadîsler ise Sahîh'in tarifinden çıkmıştır. Zira bunların senedinden en az bir kişi düşmüş veya durumu müsbet kaldığı için düşmüş sayılır.
2. Bütün râvileri adalet sıfatına haiz olacaklar. Adalet sahibi olmaktan maksad, râvinin din işlerinde haktan ayrılmaması, her çeşit günahtan sakınması ve kişiliğini yıpratıcı davranışlardan kaçınması demektir. Âdil olmayarak tanınan veya adaletli oluşu meçhul olan yahut tanınmayan râvinin yer aldığı hadis sahih değildir.
3. Râvilerin hepsi tam zabıt sahibi yani aldığı malûmatı eksiksiz ve ilâvesiz olarak bellemiş kimseler olacaktır. Böyle olmayan kimsenin yanılması muhtemel olduğu için rivayet ettiği hadis sahih değildir.
4. Hadîs, şâz olmayacaktır. Şâz hadîs, sıka bir râvinin, kendisinden daha sıka ravilere muhalif olarak naklettiği hadîse denir. Daha makbul râvilerin naklettikleri hadise de Mahfuz denir. Şâz hadis başka şekillerde de tarif edilmiştir.
5. Hadis, Muallel de olmayacaktır. Muallel hadis, görünüşte illetten salim ise de sahîhliğini zedeleyici gizli bir illeti meydana çıkarılan hadistir.
Yukarda kısaca belirtilen şartları taşımıyan hadis sahîh sayılmaz. Bazı âlimler bir hadisin sahîh sayılması için başka bir kaç şart daha koşmuş ise de bu hususlar ihtilaflı olduğu ve uzun izah istediği için buna temas etmiyorum.
Sahîh hadis: Makbul olma vasıflarını tamamen taşıyorsa ona: *Li Zâtihi Sahih» ismi verilir.
Şayet bu vasıfların tamamını ihtiva etmemekle beraber haricen gördüğü bir destekle sahih sayılırsa ona «li Gayrihi Sahîh» denir. [28]
Sahih Hadisler Ne Kadardır?
Buharı ve Müslim'in sahihlerindeki hadislerin hepsi sahihtir. Bazıları sahih hadislerin bu iki kitabda bulunan hadislerden ibaret sanırlar. Tabii durum hiç de öyle değildir. Nitekim Buharî bizzat şöyle buyurmuştur: Kitabım pek uzun olmasın diye bir çok sahih hadisi ona dahil etmedim...' Müslim de: '...Bence sahih sayılan hadislerin hepsini bu kitabıma almış değilim. Sadece sahihliği hakkında icmâ bulunan hadisleri aldım...' demiştir. M ü s 1 i m ' in icma tabirinden maksadı Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Muin, Osman bin Ebî Şeybe ve Sald b. Man-sür El-Horasanî1 nin ittifakıdır.
Müs1im'in şerhinde Nevevi: 'Doğrusu Buharî ve Müs1im'in sahihleri ile Ebû Dâvûd. Tirmizi ve Nesâi'nin sünenlerindeki hadislerden başka sahih hadis azdır', demiştir. Nevevi, İbn-i Mâceh'in süneninden bahsetmemiştir. Çünkü bu sünen kitabı onun zamanında yazılmış ve bilahare diğer sünen kitablarına eklenerek hepsine birden Kütüb-i Sitte ismi verilmiştir. İbn-i Mâceh'in sünenini ilk olarak diğer sünen kitablarına dahil eden zat Muhammed İbn-i Tâ-hir El-Makdisî' dir. (448 - 507) Bu kitabı diğer sünen kitablarına dahil etmekte tereddüt edenlerin beyan ettikleri sebep, az bile olsa içinde zayıf hadislerin bulunmasıdır. Fakat bu nevi hadis sayısı pek az olup tesbit edilmiştir. Nevevî bu nedenle İbn-i Mâceh'in kitabını saymamıştır. Zayıf olan hadisleri hakkında Mukaddimede gereken bilgi verilmiş, ayrıca terceme ederken bunlar okuyuculara tanıtılacaktır. Mahdut' olan bu tür hadisler bertaraf edilince bu kitabın makbuliyet bakımından derecesi diğer sünen-lerin derecesinden farksızdır.
Nevevi' nin yukardaki sözü itiraz konusudur. Çünkü Buhari:Yüzbini Sahih ve yüzbini gayr-ı sahih olmak üzere 200 bin hadis hıfzımdadır, demiştir.
Îbnü'l-Cevzî' nin rivayetine göre Ahmed bin Hanbel sahîh hadislerin miktarı yediyüzbin küsurdur, demiştir. Bu duruma göre Kütüb-i Sitte'de bulunmayan bir çok sahih hadis vardır. [29]
Sahih Hadîslerin Dereceleri
Sahih hadis kitaplarında yer alan sahîh hadislerin sıhhat derecesi ayni değildir. Çünkü sıhhat için gerekli vasıfların farklı olması nedeniyle sıhhat derecesi de değişik olur. Nevevi, sıhhat kuvveti bakımından sahih hadisleri yedi guruba ayırmıştır.
1. Buharı ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri hadisler.Hadisçiler: «Müttefekun aleyh» veyahut «Müttefekun ala sıh-hatih» dedikleri zaman bunu kasdederler. Bu iki zatın sahih saydıkları bir hadis bütün hadisçilerce sahih görülür ve bütün müslüman-larca makbuldür.
2. Buharî' nin rivayet edip Müs1im'de bulunmayan hadisler.
3. 2'nci'nin aksine yalnız Müs1im'in rivayet ettiği hadisler.
4. Buharı ve Müslim1 de rivayet edilmemekle beraber bunların şartlarına uygun olan hadisler.
5. Buharî' nin şartına uyan, fakat Buharî'de yer almayan hadisler.
6. Müs1im'in şartına uyup onun sahibinde bulunmayan hadisler.
7. Buharî ve Müslim'in şartlarına uymayan, fakat hadis imamlarınca sahih addedilen hadisler.
Hâkim Ebû Abdillah en-Nisâbûrî (321 - 405) sahih hadisleri 10 kısma ayırarak 5 kısmın sıhhatında ittifak bulunduğunu ve diğerlerinkinin ihtilaflı olduğuna ifade ederek şöyle söyler : [30]
Sahih Olduğu İttifakla Kabul Edilen Neviler:
1.nci Kısım: Buhâri ve Müslim'in seçtikleri hadislerdir. Bu hadisler sahih'in birinci derecesidir. Bunların aldıkları hadisleri Resûl-i Ekrem'den rivayet eden zatın, meşhur sahâbîlerden olması ve an az iki mevsuk râvisinin bulunması şarttır. Keza, o sa-hâbiden rivayet eden zâtın meşhur tabiîlerden olması ve en az iki mevsuk râvisinin bulunması gerekir. O tabiî'den de ayni şartla Ta-lebe-i tabiîn'den Hâkim' in iddiasına göre bu kısımdan meşhur bir hafızın rivayet etmesi ve nihayetine kadar senedin böyle meşhur zatlardan teşekkül etmesi gerekir. Bu şartla rivayet olunan hadislerin toplamı on bini bulmaz.
Buharî ve Müslim'de bulunan hadislerin bu durumunu belirten Hâkim kendi incelemesiyle bu sonuca varmıştır. Buharî ve Müslim'in şartları olarak anılan bu özellik Buhari ve Müslim., tarafından açıkça beyan edilmiş değildir. Hâkim' den sonra gelenler sahihayn'daki hadisleri daha derin inceleyerek H â k i m ' in yukarda beyan ettiği durumun genellikle sahihayn hadislerinde mevcut olmakla beraber böyle olmıyan hadis de sahihayn^a yok değildir. Nitekim Hâkim ' in bu beyanı ile alâkalı olarak İbn-i Tâhir: «...Bu dâva, tek râvisi olan bir çok sahabî'den de Buharî ve Müslim'in rivayet etmiş olması ile nakzedilir,» demiştir.
2.nci Kısım: Birinci gibidir. Yalnız burdaki sahâbî'nin bir râvi-si vardır. Meselâ: Urve bin Mudarris (Radiyallahü Anh) 'in Şa'bi1 den başka râvisi yoktur. Hâkim bu gibi hadislerin Buharı ve Müslim'de bulunmadığını söylemiş ise de İbn-i Hacer tekrâvisi olan bir hayli sahâbi'nin hadislerinin sahihayn'da mevcut olduğunu misalleri ile zikrediyor.
3.ncü Kısım: Bu da birinci ve ikinci kısım gibidir. Yalnız burdaki tabiin'in tek râvisi bulunur. Buna misâl Muhammed bin Cübeyr ile Abdurrahman bin Ferruh. yoktur. Halbuki İbn-i Hacer bu nevi zatların hadislerinin sahihaynda bulunduğunu örnek vererek belirtiyor.
4.ncü Kısım: Mevsuk ve âdil ravilerin rivayet ettikleri ferd ve garib hadislerdir. Ziyaü'd-D in-i Makdisi (569 - 643) Garâibü's-Sahih'inden Buharı ve Müslim'de bu neviden ikiyüz hadisin bulunduğunu saymak suretiyle beyan ediyor.
5.nci Kısım : Hadis imamlarından bir grubun, babaları vasıtasıyla dedelerinden rivayet edip kendilerinin rivayeti tevatür haddine ulaştığı halde babalarının dedelerinden almış oldukları rivayet tevatür haddine ulaşmamış olan hadislerdir. Meselâ: Amr bin Şuayb'in, babasından onun da kendi babasından rivayeti, keza Behz bin Hâkim'in, babasından onun da kendi babasından aldığı rivayet ve Ali bin e1-Huseyn'in,babasından onun da kendi babasından yaptığı rivayet bu türdendir. Bu zatlar ve babaları sikalardan olup dedeleri de sahâbîlerdendir.
İbn-i Hacer: «...Bu gibi hadislerin sahihaynda bulunmamasının sebebi bu zatların babalarından ve onların da dedelerinden rivayet etmiş olmaları değil, Buharı ve Müs1im'in şartlarına uygun olmayışlarıdır...» der.
Hâkim'in dediğine göre bu beş nev'i hadis, imamların kitab-larında rivayet olunmuş olup, deliî olarak gösterilmeye elverişlidir. Buhari ve Müslim'de bu nevilerden yalnız birincisi tah-riç edilmiş olup diğer dört nevi'den olan hadisler tahriç edilmemiştir. Bununla beraber hepsi ile ihticac olunur. [31]
İhtilaflı Olan Beş Kısım
1) Mürsel hadisler.
2) Sıka olan Müdellislerin kimden işittiğini belirtrneksizin rivayet ettikleri hadisler.
3) Bir çok mevsuk râvi tarafından müsned olarak rivayet edildiği halde bir sıka râvi tarafından Mürsel olarak rivayet edilen ha dişler.
4) Hafız olmayan sıka zatların rivayet ettikleri hadisler.
5) Doğru söyleyen bid'at ehlinin rivayet ettikleri hadisler. [32]
Hadîs Nakledenlerin Tabakaları
Endülüs'lü Huseyn bin Muhammed el-Ceyyanî hadis nakledenleri yedi tabakaya bölmüş olup üçü makbul üçü merdud biri de ihtilaflı olarak göstermiştir. [33]
Makbul Olan Râvîler
Birinci Tabaka: Hadis imamları ve Hafızlardır. Bunlar muhaliflerine tercih edildiler. Münferid olarak yaptıkları rivayetler de kabul olunur.
İkinci Tabaka: Hıfz ve zabit hususunda birinci tabakadan aşağıdır. Bazı rivayetlerinde vehim ve hataları olmuştur. Çoğunlukla hadisleri sahihtir. Hatâ ettikleri yerler birinci tabakanın rivayetlerine bakılarak düzeltilir.
Üçüncü Tabaka: Sadakat ve marifetleri sabit olmakla beraber ehl-i bid'at mezheblerine taşkınlık yapmadan temayül edenlerdir.
Hadis âlimleri bu üç tabakanın rivayetlerini kabul etmiştir. Ha-disçilere göre rivayetlerin medarı bu üç tabakaya dahil olan zatlardır.
Merdûd Olan Râviler
Birinci Tabaka: Hadîs uydurmakla ve yalancılıkla itham edilen raviler.
İkinci Tabaka: Vehim ve hatası fazla olanlar.
Üçüncü Tabaka : Aşırı bid'atçı olup bit'atçılık propagandası yapan ve rivayetleri kendilerine hüccet olabilecek şekilde değiştirenlerdir. Anılan bu üç tabakanın rivayetleri kabul edilmiyerek red edilmiştir. [34]
İhtilaflı Olan Râviler:
Bu tabakayı teşkil eden râviler adaleti meçhul olanlardır. Bunlar tek basma rivayetlerde bulunmuş, fakat rivayetlerini te'yid eden mutaba'larını getirememişlerdir. Bazı âlimler böylelerin rivayetini kabul etmiş, diğerleri çekimser kalmışlardır.
îmam Nevevi aşırılığı olmayan ve bid'atçıhk propagandası yapmayan ehl-i bid'at hakkındaki El-Ceyyan i' nin beyanını kabul etmemiş ve aşırılığı olsun olmasın bütün bid'atçıların ri-
vayetlerinin kabul olunup olunmayacağı hususunda ihtilaf bulunduğunu söylemiştir.
Adaleti meçhul olanlar üç kısma ayrılır:
1) Hem zahiren hem batman adaleti meçhul olan.
2) Zahiren âdil fakat batman adaleti meçhul.
3) Meçhulü'1-Ayn.
Âlimlerin cumhuruna göre birinci kısım meçhul ile ihticac edilmez. Diğer iki kısım râvilerle bir çok muhakkik âlim ihticac etmiştir. [35]
Hasenhadîs
Bu nevi hadis çeşitli şekillerde tarif edilmiştir. İbn-i Hacer-i Askalânİ Nuhbetü'l-Fiker'de Lizatihi sahih hadisi şöyle tarif eder:
«Muallel ve şaz olmayarak, zaptı tam olan âdil râvinin muttasıl bir senedle rivayet ettiği hadistir.» Daha sonra şöyle der: «Eğer sahih hadisin tarifindeki şartlardan zabıt vasfı biraz kuvvetten düşerse hadis «Li zâtihî Hasen» olur.»
Şu halde sahih hadis için aranan şartlardan 'mükemmel zabıt', şartı hariç diğer şartlar 'Li zâtihi Hasen' hadis için de aranır. Bu duruma göre şöyle söylenebilir:
Şâz ve Muallel olmayan ve senedi muttasıl olan bir hadisin ra-vileri âdil ise; bakılır, şayet râvilerin hıfz ve zabtı tam ise o hadis 'Li zâtihi sahihtir'. Eğer hıfz ve zabıt vasfı biraz gevşek ise o hadis 'Li zâtihi Hasen'dir. Ama râvinin hafızası ve zabtı zayıf ve hatâsı çok ise onun hadisi hasen değil zayıf sayılır.
Hulâsa; senedin ittisali, râvinin adaleti, malûllük ve sazlığın olmayışı gibi şartlar, sahih li zâtihi sayılan hadislerde bulunduğu gibi hasen 'Li zâtihi sayılan hadislerde de bulunur. Aralarındaki fark sahih hadis ricalinin hafızaları ve zabıtları kuvvetli, hasen hadisin ricalinin hafıza ve zabıtları o kadar kuvvetli değildir.
Hasen li zâtihi olan hadisi şöyle tarif, etmek mümkündür :
Adalet ve oldukça zabıt sahibi râviler tarafından muttasıl bir se-ined ile rivayet olunup şâz ve malûl olmayan hadistir. Bunun ravi-lerindeki zabıt ve hafıza kuvveti sahih hadis râvilerinde mevcut zabıt kuvvetinden biraz azdır.
Tirmizi, Hasen hadisi şöyle tarif etmiştir: «...Senedinde yalancılıkla itham edilmiş hiç bir kimse bulunmamakla beraber, şaz olmayan ve kendi gibi başka tarîklerden de rivayet edilen hadistir.»
Bu tarife göre; hafızası kuvvetli olmadığı için biraz hata eder; yahut hakkında cerh ve ta'dile dair bir nakil yapılmamış olan; ya-
hut yapılmış ise de ne cerh ne de tadil tarafı tercih edildiği bilinmeyen mesturü'1-hal râvinin yer aldığı yahut an'ane ile tedlis eden bir müdellisin bulunduğu sened ile rivayet olunan hadis hasen olmuş olur.
Tirmizi, Hasen hadisi sahih hadisten iki özellikle ayırıyor:
Birincisi: Hasen'in ravisi sahih'in ravisinden derece bakımından eksiktir. Şöyle ki; Hasen'in ravisinin yalancılıkla itham edilmemiş olmasını yeterli görüyor buna karşılık sahih'in ravisinin sıka olması gerekir.
İkincisi: Hasen'in başka tarîklerden rivayet edilmiş olmasını şart koşmuş ki; bu râvilerinin sahih'in râvilerinden aşağı mertebede oluşlarından ileri gelir. Çünkü râviler sıka olursa tek bir tarikten rivayet edilmesi bir hadisin sahih olmasına mâni değildir.
El-Hat tâbi de Hasen hadîsi şöyle tarif etmiştir; «Mahreci maruf ve râvileri meşhur olan hadistir.»
Hadisin mahrecinden maksad rivayet edildiği memlekettir. Yâni hadis Mısır, Şam, Medine, Mekke, İrak gibi diyarlardan hangisinde rivayet edildiği bilinmeli ve o belde halkının râviden hadîs rivayetinde bulunduğu meşhur olmalıdır. Râvilerin meşhur olmasından maksad onların adalet ve zabt ile tanınmış olmalarıdır. Ancak bunların şöhretinin sahih'in ravilerindeki şöhretten az olmasını.kasdetmiştir.
Eb.ûAmrbin es-Salâh'ı Şehr-i Zûrî Hasen hadisi iki kışıma ayırmıştır.
Birincisi ? Senedi, ehliyeti gerçekleşmemiş mesturü'1-hal fakat rivayetinde yanılması çok olmayan, kasıtlı yalan söylediği görülmeyen, fasıklığı gerektiren başka bir sebep de bulunmayan râviden boş kalmayan hadistir. Böyle hadisin başka tariklerden bir veya birkaç benzerinin rivayet edilmesi suretiyle metni malum olmuş olur. Yâni, mütâbi ve şâhid ile kuvvet kazanmış olur.
İkincisi: Râvileri doğru söz ve emanetle meşhur olmakla beraber sahih hadis ricalinin derecesine yükselemeyip hafıza ve zabıt bakımından onların mertebesine erişemeyen, ancak tek başlarına oldukları rivayetlerde hadisleri münker sayılan râvilerden daha yüksek derecede bulunan râvilerin hadisleridir.
î.bn-i Salâh diyor ki: Tirmizi' nin sözü birinci kısma H a t t â b i' nin sözü ise ikinci kısma aittir.»
Hasen hadis sahîh hadisten bir derece aşağı ise de hüccet olması bakımından o da sahih gibidir.
Hasen hadis lî zâtihi hasen, li gayrihî has en olmak üzere iki çeşittir:
Mutlak olarak söylenen Hasen sözü ile li zâtihi hasen kasdedi-lir. Bunun tarifi yukarda geçtiği için tekrar tarife lüzum yoktur. Li zâtihi Hasen denilişinin sebebi de ondaki güzelliğin bizzat kendisinde bulunup dışardan geîmeyişidir.
Li gayrihî Hasen: Senedindeki râvilerden biri çok hata yapacak kadar dalgın veya yalancılıkla itham edilmiş olmamakla beraber ehliyetli veya ehliyetsiz olduğu anlaşılmayacak kadar durumu kapalı bulunan ve metni mutâbi veya şahidle takviye edilmiş olan hadistir. [36]
Hasen - Sahih Hadis Tabiri
Hadis, kitablannda bazen;
Hasen sahih bir hadistir.» ifadesi kullanılır. Bu tâbiri kullanmanın sebebi şudur: O hadisin iki isnadı bulunur. Birisi Hasen, diğeri de sahih'tir. Böyle olan bir hadis, sahih hadisten daha kuvvetlidir. Çünkü sahih bir isnadı bulunduğu gibi onu takviye eden hasen bir isnadı da bulunuyor. Bazen de bu tabiri kullanmanın sebebi, ilgili hadisin tek bir isnadı bulunur. Müctehid o isnadın sahih veya hasen olduğu hususunda tereddüt ettiği için bu tabiri kullanmış olur. Bu takdirde tereddüdü ifade eden kelime cümleden atılmış olur. Çünkü tabir şöyle olmalıydı: 'Bu, hasen veya sahih bir hadistir.' tabir bu mânâda kullanılmış ise böyle olan bir hadis, sahih hadis kadar kuvvetli sayılamaz. [37]
Zayıf Hadis
Sahih ve Hasen hadislerin sıfatlarını taşımayan hadis'e zayıf hadis denir. Buna, Sakîm (hasta) ve Merdut (red olunmuş) adları da verilir. Sahih ve Hasen hadis bahsinde geçtiği gibi, makbul sayılan bu iki çeşit hadiste aranan sıfatlar senedin muttasıl olması, ra-vilerin adaleti, onların zabtı (fazla hatadan ve gafletten salim olması), hali mestur olan râvi hakkında hadisin başka tariklerden de rivayet edilmiş olmakla kuvvet bulmuş olması, sazlık ve illetli olmaktan salim olmasıdır.
Bu şartlardan her hangi birisi yok ise; hadis zayıf sayılır. Tabii bir kaç şart bulunmaması halinde hadis, daha çok zayıf ölür. Bu nedenle zayıf hadisin çeşitleri ve dereceleri çoğalmış olur. Bu çeşitlerin hadisçilerce malum bir takım hükümleri vardır. Bu konuda geniş malumat isteyenler, hadis ilimleri hususunda yazılmış olan eserlere müracaat edebilirler.
Hadisin zayıf sayılması sebebi ya senedinin muttasıl olmaması veyahut râvilerinden bir veya bir kaçına ta'n edilmesidir. Senedin muttasıl olmaması demek, senedden bazı râvilerin düşmesi suretiyle sened zincirinin kopuk olması demektir. Bu yüzden zayıf olan hadisler : 'Muallak, Mürsel, Mu'dal ve Munkatı' çeşitlerine ayrılır.
Râviye ta'n durumuna gelince; Onun rivayetini merdud saymak için on sebep vardır. Bunların beşi râvinin adaletine, diğer beşi de zabtına aittir ki toplamına «Matâin-i Aşere» derler. [38]
Senedinde İttisal Bulunmadığı İçin Zayıf Sayılan Hadisler =
1- Muallak: Senedin hadisçi tarafındaki baş kısmından bir veya birden fazla ravinin atılmış olduğu hadistir. Yani hadisçi, bir hadisi senediyle rivayet ederken hadis aldığı şeyhinin ismini veya kendi şeyhi ile şeyhinin şeyhini anmadan yahut da şeyhinden itibaren sırasıyla bir kaç râvinin ismini atarak daha yukarıdaki râviden rivayet ettiği hadistir. Muallak hadisin Merdûd sayılmasının sebebi senedden atılmış olan şeyhlerin (râvilerin) hallerinin meçhul olmasıdır. Senedden atılan râvilerin sıka oldukları bilindiği zaman Muallak hadis makbul sayılır. Meselâ; aynı hadis, başka bir tarikten rivayet edilirken orada o râvinin adı veya künyesi, yahut da lakabı sarahaten geçmiş ise Muallak hadisin senedinden atılmış olan zatın durumu bilinmiş olur.
2- Mürsel: Senedinden sahâbî düşmüş olan hadistir. Meselâ, bir tabii «Resûlullah şöyle buyurdu» derse buna Mürsel denir. Hadisçilerin çoğu, bu nevi hadisi merdud sayarak onunla ihticac etmemişlerdir.Çünkü tâbiin'in zayıf bir tâbii'den rivayet etmiş olması ve o tâbiin'in ismini düşürmüş olması muhtemeldir.Mâlik ve Ahmed meşhur kavillerine göre Mürsel hadis ile ihticac etmemişlerdir.Ebû Hanîfe de:Eğer tâbiin'in düşürdüğü ravinin sıka olduğu bilinirse, Mürsel hadis ile ihticac edilir, demiştir. Şafiî ise:Mürsel hadis başka bir tarik ile takviye edilmedikçe kabul olunmaz, demiştir.
3- Mu'dal: Senedinden ardarda iki râvinin düşürüldüğü hadistir. Düşürülen iki râvi ister senedin baş kısmından, ister sonundan veyahut ortasından düşmüş olsun, netice değişmez.
4 -Munkatı': Sahâbiden önce senedinin her hangi bir yerinden bir râvisi düşen hadis'e denir. Eğer, senedin bir kaç yerinde râvi düşüşü olmuş ise, o kadar yerinden munkatı' sayılır.Bâzıları; Munkatı'; Senedi muttasıl olmayan hadistir, diye tarif etmişlerdir. [39]
Senedden Râvî Düşürmek İki Kısımdır:
1 - Açık, 2 - Kapalı
Araştırma yapmadan râvinin atıldığı bilinirse buna açık denir. Meselâ Buharı, doğrudan İbn-i Ömer' den veya E bû Hanîfe'den rivayette bulunursa, Buharı ile bu zatlar arasındaki râvilerin adlarının anılmadığı besbellidir.
Araştırma neticesinde râvinin atıldığı bilinebiliyorsa buna gizli (kapalı) denir. Bu da Müdelles ve MürseM Hafi kısımlarına ayrılır. [40]
Müdelles Ve Mürsel-İ Hafi
A) — Müdelles, üç kısma ayrılır:
1— İsnadı Müdelles olan hadis. Bu nevi Müdellesde hadisçi hadis aldığı zatı düşürür ve dinlemediği bir şeyhten rivayet eder. Okuyucu hadisçinin o şeyhten dinlediğini sanıyor. Bununla beraber hadisçi, ittisali gerektirmeyen bir ifade kullanır. Meselâ: «Falan şeyh demiş ki., veya falan şeyhten rivayet edildiğine göre...» gibi bir tabir kullanır. Zaten: «Bana hadis nakletti» gibi ittisali gerektiren bir ifade kullanırsa yalancı olur.
2— Şeyhleri Müdelles olan hadis: Bu tür Müdelles'te hadisçi, hadis işittiği zatı tanınmış olduğu isim veya künye veyahut lâkab-tan başka bir şekilde anıyor.
3— Tesviye tedlisi: Bu nevi Müdellesde hadisçi, bir biriyle gö' rüşmüş iki sıka arasından bir zayıfı düşünüyor ve sıka olan şeyhini zikrettikten sonra onun üstündeki zayıf raviyi atlayarak sıka olan üçüncü raviden ikinci derecede rivayet edilmiş gibi bir ifade kullanmak suretiyle seneddeki bütün râvileri mevsuk gösteriyor. En çirkin Müdelles bu çeşittir. Şu'be'nin sözünün zahirine göre, bu nevi tedlis haramdır. Çünkü ihticaca elverişli olmayanı elverişli gibi gösteriyor. Bundan sonra yerilen tedlis birinci nevidir. En hafifi ikinci nevi tedlistir.
Böyle tedlislerle tanınan ravi; «Ben falandan işittim- gibi senedin muttasıl olduğunu ifade eder bir tabir ile bir hadis getirdiği takdirde eğer âdil ise; sahih kavle göre onun hadisi makbuldür. Zayıf bir kavle göre tedlis yapmakla tanınan ravi mecruh sayılır. Yani âdil sayılmaz. Senedin ittisalini gerektiren ifadeyi kullanmış olsa bile, hiç bir surette onun rivayeti kabul olunmaz. Râvi, yalnız bir defa bile tedlis yapmış ise hükmü budur.
B) — Mürsel-i Hafi: Muhaddisin buluşmadığı bir muasırından rivayet ettiği hadistir. [41]
Râviye Ta'n Sebebleri
Râviye ta'n demek râviyi kusurlu görmek ve bir nevi manen yaralamak demektir. Râvinin kusurlu sayılması on sebebten birisine dayanır. Bunların beşi râvide bulunması gereken adaletle, diğer beşi de zabıtla ilgilidir.
Adaletle ilgili kusurlar:
1- Râvinin kizbi: Yani, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem)'den buyurmadığı bir sözü kasten rivayet etmesi.
2- Râvinin kizb ile itham edilmiş olması: Yâni bile bile Resûl-i Ekrem adına hadis uydurma suçunu işlediği bilinmemekle beraber yalancılık töhmeti altında bulunması.
3- Râvinin söz ve fiillerinde din'den çıkmayı gerektirmemek şartıyla fâsıklığınm açıkça bilinmesi.
4-Râvinin cerh ve tâdil durumunun meçhul olması.
5- Küfrü mucib olmamak kaydıyla, inatçılık olmaksızın ve şüphe mahsulü olarak râvinin bid'atçı olması. Şayet râvinin itikad ettiği bid'at kâfir olmayı gerektirirse onun rivayeti katiyyen kabul edilmez. Meselâ: Âhirette cesedlerin "haşrine inanmaması gibi. Eğer onun bid'atı küfrü değil, fasıklığı mûcib ise mesela; kulun kendi irâdesi altındaki fiillerinin yaratıcısı olduğunu itikad ederse onun rivayeti makbuldür. Ancak yaptığı rivayet itikad ettiği bid'atı teyid eder durumda ise; makbul sayılmaz.
Râvinin zabtı ile ilgili kusurlar:
1- Râvinin çok yanılması.
2- Râvinin aşırı gafleti ve dikkatsizliği. Yani bellediğini muhafaza etmekten fazlası ile zuhûl etmesi.
3- Râvinin kesin bilgisi olmadan, vehim ve tereddüdü bulunduğu halde rivayette bulunması.
4- Râvinin sıka râvilere muhalefet etmesi, yani râvinin kendisinden daha sıka olan râvilere muhalif rivayette bulunması.
5- Râvinin sû-i hıfzı ve karıştırması.
Karıştırma ve yanılma hususu eğer râvide daima bulunuyorsa onun rivayeti makbul değildir. Şayet, bu kusur, yaşlılık, zayıflık ve kitablarmm zayi olması gibi bir neden ile sonradan peyda olmuş ise, bu kusur doğmadan önceki zamana ait olan hadisleri makbul sayılır. Fakat ondan sonraki zamanda yaptığı rivayetler reddedilir. [42]
Râviye Tan Sebebiyle Zayıf Olan Hadisler
1- Mevzu: Râvi tarafından bile bile uydurulan hadistir. Buna «muhtelak» da denilir. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'in söylemediği bir sözü ona atfederek «Peygamber böyle söyledi» demek kadar çirkin bir iftira düşünülemez. Bu nedenle hadis uyduran müfterilerin kâfir olduklarına bâzı âlimler hükmetmişlerdir. Mevzu hadisi rivayet etmek ve onunla amel etmek kesinlikle haramdır.
2- Metruk: Yalancılıkla ithamı, aşırı galatı, fazla gafleti veya açık fâsıklığı gibi bir nedenle zayıflığı hakkında icma edilen bir râ-vinin tek başına rivayet ettiği hadistir. İmam Suyûtî Metruk hadisi böyle tarif etmiştir.
3- Muallel: Kusurdan salim imiş gibi râvi tarafından nakledildikten sonra yapılan araştırma neticesinde kusurlu olduğu anlaşılan hadistir. Bundaki gizli kusur Mürsel veya munkatı' olduğu halde muttasıl gibi gösterilmesi veya sıka bir râvinin zayıf bir râvi ile değiştirilmesi veyahut bir hadisin başka bir hadis'e ithal edilmesidir.
4- Müdrecü'l-İsnâd: Râvisi sikalara muhalefet ederek isnadının gelişini değiştirdiği hadistir. Bu da üç kısma ayrılır:
a) İsnadında ihtilafa düşen bir cemâat arasında bulunan ihtilafı açıklamadan râvinin tek bir isnad ile o cemaattan rivayet ettiği hadis.
b) Râvinin şeyhi hadis metninin bir parçasını bir isnad ile ve kalan parçasını başka bir isnad ile rivayet etmiş iken ravi metnin tamamını şeyhinden rivayet ederken yalnız bir isnadı zikreder.
c) Bir zat iki hadisi iki ayrı sened ile rivayet eder, sonra bir râvi her iki hadisi mezkûr senedlerden birisi ile rivayet eder. Veyahut bir hadisi senediyle rivayet eder de o hadis'e diğer hadisin bir parçasını ilâve eder.
5- Müdrecü'1-Metn: Râvisi sikalara muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. Meselâ râvi hadisin bir kelimesini açıklamak için metne bir ilâve yapar. Fakat ilâve olduğunu belirtmez. Buna bir misal verelim :
Zühri,Âişe (Radıyallâhü anha)'dan şu hadisi rivayet etmiştir ;
•Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hıra mağarasında tahannüs ederdi. Tahannüs sayılı gecelerde ibadet etmektir.»
Burada; cümlesi tahannüs kelimesini açıklamak için hadis metnine ilâve edilmiştir, buna Müdrec denir.
6- Maklûb: Râvisi sikalara muhalefet ederek senedinde veya metninde takdim veya tehir yaptığı hadistir. Yani râvi seneddeki bazı isimlerin yerini öne veya geriye alır. Yahut metindeki bazı kelimeleri öne veya geriye alır. Meselâ senedde «Mürre bin Ka'b» yerine «Kâ'b bin Mürre» kullanır. Keza Allah Teâla'mn, âhiret günü arşının gölgesinde gölgeleyeceği yedi sınıf müslümanlar hakkındaki Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'in hadisinde bulunan;
«... Yedi kişiden birisi de o adamdır ki; sadaka verirken öyle gizli verir ki sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmez.* sözünün sonunu râvilerden birisi Ünde rivayette bulunmakla maklûb etmiştir.
7- İsnadlan muttasıl olanda meziü : Râvisinin. sikalara muhalefet ederek muttasıl senedinin herhangi bir yerine bir veya daha çok râvi ilâve ettiği hadistir. Yani zabıt sıfatı bakımından çok kuvvetli bir râvi muttasıl bir sened ile bir hadisi rivayet etmiş, zabıt bakımından onun kadar kuvvetli olmayan başka bir râvi de aynı senede bir dis etti diyerek rivayette bulunur. Zabıt bakımından o râvi kadar kuvvetli olmayan başka bir râvi ise bu nesedi şöyle zikreder:= «Bize Mâlik tahdîs etti. (O
da dedi ki} Bize Nâfi tahdîs etti (o da dedi ki) Bize İbn-i Ömer tah-dis etti...» diyerek rivayette bulunur. Zabıt bakımından o râvi kuvvetli olmayan başka bir râvi ise bu senedi şöyle zikreder: demek suretiyle se-
nede Zuhri'yi ilâve ederse onun hadisi zayıf sayılır.
8- Muztarib: Senedinde veya metninde yahut her ikisinde de ihtilaf bulunan, bir birine muhalif iki rivayetten birisim tercihe ya-nyacak bir sebep bulunmayan ve mevcut ihtilafın kaldırılması imkânsız olan hadistir.
Senedde ihtilaf için şöyle bir misal verelim :
Meselâ : Bir Hadisin senedi şöyledir:
İkinci senedi ise şöyledir:
Metinde ihtilaf için de şöyle bir misal verelim :Fatıme binti Kays (Badıyallâhü anhâ)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Şüphesiz malda zekâttan başka bir hak vardır.»
Hadis, anılan Fâtime'den bu lafızla rivayet edilmiştir. Ayrıca yine ondan şu lafızla rivayet edilmiştir:
«Malda, zekâttan başka hiç bir hak yoktur.»
Görüldüğü gibi Hadis'in metninde ihtilaf vardır. Birisi malda zekâttan başka bir hakkın bulunduğunu hükme bağlarken diğer metin zekâttan başka hiç bir hakkın bulunmadığını bildiriyor. Bu nedenle hadisçilerin bir kısmı bu hadisin «Muztarib» neviden olduğuna hükmetmiştir. Bazı hadis âlimleri ise metinler arasındaki ihtilafı hal ederek her ikisini de geçerli kılmak için birinci metindeki «hak» kelimesini müstahab olan hak ve ikinci metindeki hak kelimesini de farz olan hak ile yorumlamışlardır. Yani malda zekâttan başka farz olan bir hak yoktur. Fakat müstahab olan hak vardır.
9- Musahhaf: Bir kelimesinin noktası değiştirilerek yanlış rivayet edilen hadistir. Meselâ:Ebû Bekir es-Sûlî:
«Kim Ramazan orucunu tutup ondan sonra da Şevval ayından 6 gün oruç tutarsa...» hadisindeki «6 gün», kelimesinin noktalarını «Bir şey», kelimesinin noktaları ile değiştirmiştir. Hali ile kelimenin mânâsı da değişmiş olur. Çünkü kelimenin mânâsı «6 gün» iken noktaları değişince «Bir şey» yani az bir zaman, anlamı oluyor.
10- Muharref : Kelimenin harekeleri değiştirilerek yanlış rivayet olunan hadistir. Meselâ: Bir hadiste geçen «Übey» kelimesi «Ebi» diye okunursa bu hadis'e Muharref denir.
Kelimenin harekeleri değiştirilince mânâsı da. değişir.Nitekim burada -Übey» okununca özel isim olur «Ebî» diye okunursa mânâsı «Benim babam* demektir.
11- Mübhem: Senedinde bir râvinin adı zikre dilmediği için kim olduğu meçhul bırakılarak rivayet olunan hadistir.
Meselâ: «Zührî bir adamdan rivayet etti...» diye sened zikredilir.Ve bu adamın kim olduğunun hadis imanı-larınca belirtildiği veyahut başka bir tarikten ayni hadis rivayet edilirken bu adamın ismen anıldığı ifade edilir. [43]
Üçüncü Bölüm
A) Tarîkleri İtibarı İle Hadîs Çeşitleri
B) Senedin Nihayeti İtibarı İle Hadîs Çeşitleri
C) Amel Edilip Edilmemesi Bakımından Makbul Hadîs Çeşitleri.
A) Tarîkleri İtibarı İle Hadis Taksimi
1. Mütevâtir: Yalan söylemek için anlaşmaları aklın ihtimal vermediği kalabalık bir camaatm kendileri gibi büyük bir ca-maattan işitme ve görme gibi kesin bilgiye dayanmak sureti ile rivayet ettikleri hadis'tir. Sahih kavle göre-, kalabalık camaatm şu kadar kişiden ibaret olması gerekir diye bir sayı tayin edilmemiştir. Meşhur kavle göre mütevatir hadis zarurî ve kesin bilgi ifade eder. Hâvisinin doğru söylediğini kesinlikle ifade ettiği için mütevatir hadîs en makbul hadistir.
2. Haber-İ Vâhid : Mütevatir olmayan hadistir. Bu da Meşhur, Aziz ve Garib olmak üzere üç kısma ayrılır.
a) Meşhur: Mütavatir'in şartlarını taşımamakla beraber her devirde en az üç râvîden üç kişi rivayet etmiştir. Her devrin râvî sayısı tevatür haddini bulmamak kaydi ile üçten çok fazla da olabilir. Fakat üçten eksik olamaz. Bir görüşe göre Meşhur hadîse Müs-tefîz de denilebilir.
b) Azîz : Her devirde en az iki râviden iki kişinin rivayet ettiği hadistir. Hâvilerin sayısı bütün devirler çok bile olsa bir devirde iki kişiye inince hadis Aziz sayılır.
c) Garıb: Senedinin her hangi bir yerinde râvi sayısı bire inen hadistir. Tek kalan râvi Sahâbî veya Tabiîn ise, ona 'Mutlak Garîb' denir. Bunlardan başka râvî tek kalmış ise hadise 'Nisbî GaRib' adı verilir. Garib hadîse 'Ferd' de denilir. [44]
Mütâba, Mütâbi Ve Şâhid
'Nisbî Garib, nev'inden olan bir hadisin tek kalan Pâvisine başka bir râvinin muvafakat ederek aynî sahabiye varıncaya kadar rivayette bulunması halinde hadîs, Garîb olmaktan çıkarak Aziz nev'i-ne yükselir. Nisbî Garib olduğu sanılana 'Mutâba, ve onu kuvvetlendirene 'Mütabi, denir. Buna şöyle bir misâl verelim :
İmam Şafiî, El-Üm'de Mâlik'ten, o da Abdullah bin Dinar'dan o da îbn-i Ömer (Radıyallahu anhüm)'den rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Ay 29 gündür. Hilâli görmedikçe ramazan orucuna başlamayın ve iftar (= Bayram) etmeyin. Eğer hava bulutlu olursa süreyi 30 güne tamamlayınız» buyurmuştur.
Bazı âlimler Hadîsin:fıkrasını rivayet etmek hususunda Şafii' nin yalnız kaldığını ve ondan başka kimsenin bu fıkrayı Mâlik1 den rivayet etmediğini sanarak hadi-1 eme'nin de aynı fıkrayı Mâlik' ten rivayet ettiği Buharî*-de ifade edilmiştir. Böylece Şafiî' nin hadisine «Mütâba'» ve Abdullah bin Mesleme' ninkine 'Mütabi', denilir.
«Nisbî Garîb, kendisine lafız ve mâna bakımından veya yalnız mânâca benziyen ve lâkin başka bir Sahâbiden rivayet edilen hadise «Şâhid» denilir. Şâhid ile kuvvetlenen hadis de Garîb olmaktan kurtulur. [45]
Haberi Vâhid Makbul Mu ?
Haber-i Âhâd de denilen bu nevi hadislerin delil sayılabilmesi için râvîlerinin hallerini araştırıp incelemek gerekir. Eğer râvîlerin hepsinin doğru söylemiş olmaları ciheti kuvvetli ve rüchanlı olursa hadis makbul sayılır. Yani Cumhura göre onunla amel etmek zorunludur.
Makbul olan hadisler 4 kısımdır:
1. Sahih li zâtih
2. Sahih li gayrih
3. Hasen li zâtih
4. Hasen li gayrih
Bu kısımlar hakkında Sahîh ve Hasen hadîsler bahsinde kısa bilgi verildi. Oraya bakılabilir.
Eğer Haber-i Vâhid'in râvilerinin doğru söylemiş olmaları cine--ti ağır basmazsa hadis merdud ve zayıf sayılır. Yani cumhura göre "onunla amel edilemez.
Bir hadîsin merdud veya zayıf sayılmasını gerektiren sebebler ve bu nevi hadisin kısımları da zayıf hadisler bahsinde gösterildi. Tekrarlamaya hacet yoktur. [46]
Senedin Nihayeti İtibari Île Hadîs Çeşitleri
1. Merfû': Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e sarahaten veya hükmen izafe edilen kavil, fiil, takrir ve sıfatını ifade eden ha-] diştir. Sarahaten ifade: «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tşöyle buyurdu veya böyle yaptı...» gibi tabirlerdir. Hükmen ifade ise, sahibinin: «Peygamber bize şunu emretti veya bunu yasakladı yahut mubah kıldı...» gibi ifadelerdir.
Bir hadisin Merfü' sayılması için Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e sahabi tarafından izafe edilmesi şart değildir. Tabiî veya daha aşağı tabakalardan bir zâtuı «Peygamber, böyle buyurdu veya şöyle yaptı.» gibi bir sözle rivayet ettiği hadis Merfû' sayılır. Bu duruma göre Mürsel, Mu'dal, Münkati ve Muallak hadisler, Merfû' hadisin tarifine girer. Fakat Mevkuf ve Maktu' hadisler girmez.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e izafe edilen kavil ve fiil mahiyetindeki merfû' hadis : «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu veya şu işi böyle yaptı.» şeklinde olabilir.
Peygamber'in huzurunda Sahâbi'nin bir şey yapıp Peygamber'in sükut etmesi takrir mahiyetindeki Merfu' hadis için misal olabilir. Sıfata da: «Resûl-i Ekrem halim, kerim idi» cümlesi örnek olarak gösterilebilir.
2. Mevkuf: Sahâbî'nin kavil, fiil, takrir ve sıfatını muttasıl veya munkatı' olarak ifade eden hadistir.
3. Maktu': Tabii veya daha aşağı tabakalardaki bir zatın, kavil, fiil ve takririni ifade eden hadistir. Buna ve mevkuf kısmına hadis demek bir müsamahadır. Aslında bunlar hadis değildir.
Önemli Bir Husus
Bir Sahâbî: «Biz şunu söylerdik» veya «Biz şöyle yapardık* veyahut «Bia bunda bir sakınca görmezdik» dediği zaman cumhurun
görüşü şudur :
Eğer sahâbî, yukardaki sözünü Resûl-i Ekrem'in zamanına izafe etmezse onun sözü mevkuf hadis çeşidindendir, Merfû1 sayılamaz. Fakat anlattığım, onun zamanına atfederek meselâ: «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hayatta iken (veyahut) aramızda iken...» söylerse onun sözü Merfû' hadis sayılır.
Bir Sahâbi: «Bununla emrolunduk, şundan menedildik, falan İş sünnettendir» derse bu söz sahih kavle göre merfû' sayılır. [47]
Amel Edilîp Edilmemesi Bakımından Makbul Hadis Çeşitleri
Yukarda anlatılan mütevâtir hadislerin hepsi makbuldür. Âhâd hadislerinin bir kısmı makbul, bir kısmı ise merdud ve zayıftır. Mer-dutluğun sebebi ya seneddeki kopukluk ya da râvideki ta'ndır. _Mer-düd olan hiç bir hadisle amel edilmez. Makbul hadislerle genellikle amel edilir. Bazen de amel edilmez. Bu bakımdan makbul hadisler, kendileriyle amel edilen ve edilmeyen olmak üzere ikiye ayrılır. Ma-mulü'n-bih olan (= kendisi ile amel edilen) kısım: Muhkem, Muh-telifü'l-hadis, Nâsıh ve Racih diye çeşitlere ayrılır. Mamulü'n-bih olmayan (= kendisi ile amel edilmeyen) kısım da: Mensûh, Mercüh ve Mütevakkaf fin çeşitlerine bölünür.
Kendisi İle Amel Edilen Makbul Hadis Çeşitleri:
1- Muhkem: Muarızı olmayan makbul hadistir.
2- Muhtelifü'l-Hadis : Kuvvet bakımından birbirine denk iki makbul hadis arasında bulunan çelişki, güçlük çekilmeden kaldırılmak suretiyle her ikisinin işlerliği sağlanırsa; bu tür hadislere Muh-telifü'I-hadis denir. Buna misâl olarak şu iki hadîsi verelim:
a) "Câbir (Radıyallahu anh)'den rivayet edildiğine göre Resû-lullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Hiç bir hastalığın bulaşması yoktur...» buyurmuştur." Bu hadisi Ahmed ve Müslim rivayet etmiştir.
b) "Ebû Hüreyre (Radıyallahu anh)'den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Arslandan kaçtığın gibi cüzzamlı kişiden kaç.» buyurmuştur." Bu hadîsi de Buha-r i rivayet etmiştir.
Bu iki hadîs arasında zahiren çelişki vardır. Fakat şöyle yorum yapılmak suretiyle görülen çelişki giderilmiştir.
Hastalıklar tabiatları itibarı ile bulaşıcı değildir. Ancak Allah
Teâlâ hasta ile ihtilat etmeyi hastalığın sağlam adama bulaşmasına sebep kılmıştır.
Şöyle de yorum yapılmıştır: îlk hadis itikadı çok kâmil olan içindir. İkinci hadîs ise itikadı böyle olmayan hakkındadır.
3- Nâsih: Makbul iki hadis arasında mevcut çelişkinin kaldırılması mümkün olmayıp tarihleri de malum ise; sonradan buyurulan hadis'e nâsih denir. Buna da misâl verelim:
a) "Sevbân (Radıyallahu anh)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur : «Hacamet yapan ve yaptıranın orucu bozulur.»"
Bu hadis, Ahmed, İbn-i Mâceh, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn-i Hibbân tarafından rivayet edilmiş sahih ve mütevatirdir.
b) "İbn-i Abbâs (Radıyallahu anhumâî'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: «Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), ihramda iken hacametlendi, oruçlu iken de hacametlendi.»"
Bu hadis de Buhârî, Müslim, Ebü Dâvûd ve Tirmizi tarafından rivayet edilmiştir.Tirmizi hadisin şahinliğini de belirtmiştir.
Şafiî: İkinci hadisin birinci hadîsi neshettiğini, zira birinci hadisin hicretin sekizinci yılı, ikinci hadisin ise onuncu yılı buyu-rulduğunu beyan etmiştir.
4- Râcih: Makbul iki hadîs arasındaki çelişkinin kaldırılması mümkün olmaz ve tarihleri de malûm değil ise, birisinin râvisinin daha fazla sıka ve senedlerinin çok oluşu gibi tercih sebepleri ile birisini tercih etmek mümkün ise tercih edilen hadise «Râcih» denilir.
Kendisiyle Amel Edilmeyen Makbul Hadis Çeşitleri:
1. Mensûh: Makbû! iki hadis arasındaki çelişkinin kaldırılması mümkün olmayıp tarihleri de malûm ise önce buyurulmuş olan hadis'e «Mensûh» denilir. Diğerine de Nâsih denildiğini yukarda belirtmiş idik.
2. Mercûh: Söz konusu çelişkinin kaldırılması mümkün olmayıp, tarihleri de meçhul ise de tercih sebepleri ile birisi daha kuv
vetli olduğu takdirde, tercih edilmeyen hadis'e mercûh denilir. Diğerine de Bâcih ismi verilir.
3. Mütevakkaf fih: İkinci maddede anlatılan iki hadîsten her hangi birisini tercih edici bir sebep bulunmadığı takdirde bu tür hadislere Mütevakkaf Fih denilir.Yani iki hadisle de amel edilmez ve tavakkuf edilir (durulur).[48]
Dördüncü BölümDiğer Bâzı Istılahlar Ve Bilgiler
Mahfuz, Şaz, Maruf Ve Münker Tabirleri :
1. Mahfuz: Çok sıka olan râvinin kendisi kadar sıka olmayan râviye muhalif olarak rivayet ettiği ve bulunan ihtilafın kaldırılması mümkün olmayan hadistir.
2. Şaz: Mahfuz olan hadisin karşıtıdır. Yani makbul olan râvinin kendisinden daha makbul râviye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir.
3. Maruf: Sıka olan râvinin zayıf olan râviye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir.
4. Münker: Zayıf olan râvinin sıka olan râviye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. Muhalif olsun olmasın zayıf olan râvinin tek başına rivayet ettiği hadise de Münker denilir. [49]
Hasen - Sahîh Tabiri
Bazen bir hadisin durumunu açıklamak için hadisçiler bu tabiri kullanırlar. Sebebi de şudur: O hadisin iki isnadı vardır. Birisi Hasen diğeri de Sahihtir. Hal böyle olunca; bu hadis sahih hadisten daha kuvvetli olur. Çünkü sahih hadîsin bir tane sahîh senedi vardır. Bununki ise birisi sahîh ve diğeri hasen olmak üzere iki senedi vardır.
Bazen de hakkında bu tabir kullanılan hadîsin bir senedi bulunur. O senedin sahîh veya hasen olduğu hususunda hadisçinin tereddüdü olduğu için bu tabiri kullanır. Bu takdirde hadisin kuvveti sahîh hadisin kuvvetinden azdır.
Sahihlik ve Hasenlik hususunda sened ile metin arasında bir bağlılık yoktur. Zira bazen bir sened zayıf olur. Fakat o senede bağlı metin, başka bir sahih tarîk ile rivayet olunmak suretiyle sahîh olur. Keza bazen sened sahih veya hasen olur. Fakat Sazlık veya zayıflatıcı başka nedenle metin zayıf olabilir. [50]
Senedlerin Kısaltma İşaretleri
Hadîsçiîer, senedleri yazarken «Bize hadîs nakletti.» kelimelerini kısaltarak birincisinde yi yazarlar. Bazen de yi yazarlar, ikinci kelimeden de yalnız yazarlar.
Hadisin iki veya daha çok isnadı bulunduğu zaman, bir isnaddan diğer isnada geçtiklerinde harfini yazarlar. Bu harf tahavvülden alınmadır. İsnadın tahavvül ettiğini (değiştiğini) ifâde eder. Okuyucu bu harfe vardığı zaman «ha» diyerek okumasına devam eder.
Hadîs hafızlarından bir cemaat bu harf yerine kelimesini
kullanmışlardır. Bu kelimenin mânası: «Sağlamdır. Yani birinci is-nad tamdır. Ondan bir şey düşmemiştir.
Hadisçiler bu işaretleri kullanmayı itiyad etmişlerdir. [51]
Hadîs Yazar Ve Okuyucusunun Dikkat Edeceği Bir Husus
Hadis yazıcısı «Allah- Teâlâ lafzını yazarken saygı ve ta'zimi ifade eden 'Teâlâ, veya (Azze ve Celle), yahut 'Sübhânehu ve Taâlâ, ve benzeri bir cümleyi kullanması müstahabdir.
Keza Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve SellemVi anarken O'na Salât ve Selâm cümlesini tam olarak yazması müstahabdır. İşaretle yetinmemelidir.
Sahâbileri anarken de (Radıyallahu anh), ve Sahâbi oğlu sa-hâbiyi zikrederken (Radıyallahu anhüma) cümlesini yazması raüs-tahabdır. Tabiilerden ve şâir âlimlerden birisini andığı zaman (Ra-dıyallahu anh) veya (Rahimehüllah), diye yazmalıdır.
Hadis yazıcısı hadisi naklettiği kitabta bu cümleler yazılı olma sa bile bunları yazmalıdır. Çünkü bu bir duadır. Rivayette bulunmayan bir şeyi ilâve etmek anlamını taşımaz.
Hadis okuyucusu da aynı şeylere riâyet etmeli ve bu dualar kiiab ta yazılı olmasa bile okumalıdır.
Bu dualardan gafil olanlar yüce bir hayırdan mahrum kalır ve koca bir fazileti kaçırmış olur. [52]
Hadîsi Manâ İtibari İle Nakletmek
Râvl, Hadislerin lafızlarını ve kasdedilen mânâyı kesin bilmediği takdirde mânâ itibarı ile hadisi nakletmesi âlimlerin ittifakı ile yasaktır. Hadîsi ayni lafızlarla nakletmesi zorunludur. Bildiği takdirde bile, hadisçiler, Fıkıhçılar ve Usul-u Fıkıhçılardan birer cemâat, mânâ itibarı ile nakletmeyi caiz görmemiştir. Hadîs ister Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'e âit olsun ister Sahâbi'ye ait olsun farketmez. Bu ilim dallarındaki bazı âlimler ise: «Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'e âit olan hadislerde caiz değil, diğerlerinde caizdir» demişlerdir,
Hadis, Fıkıh ve Usûl-u Fıkıh âlimlerinin Cumhuruna göre hadislerin lafızlarını ve kasdedilen mânâyı bilen kimselerin gerek Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e âit ve gerekse Sahâbilere âit hadisleri mânâ itibariyle rivayet etmelerini caiz görmüşlerdir. Yeterki mânâyı tam ifade ettiğine kanaat etsin.
N e v e v î şöyle der: «Sahâbilerin ve onlardan sonra gelenlerin (Radıyallâhü anhüm) ahvalinin delâlet ettiği doğru görüş budur. Çünkü onlar ayni hükmü ifade eden bir hadîsi muhtelif lafızlarla rivayet ederlerdi.
Yukarda verilen tafsilat, kitablarda yazılı olan hadîslerin nakline âit değildir. Çünkü teliflerde yazılı hadîsleri mânâya halel gel-miyecek şekilde bile değiştirmek caiz değildir. Şayet râvi kitabta kesin bir hataya rastlarsa cumhurun tasvip ettiği durum budur. Râvi doğrusunu rivayet eder. Fakat kitaptakini değiştirmez. Ancak hatanın vuku bulduğu sahifenin kenarına not yazarak durumu bildirir.
Mukaddimenin hazırlanmasında faydalanılan kitaplar :
Kitabın Adı- Müellifi
Nuhbetü'l-Fiker Hafız İbn-i Hacer-i Askalânİ
* Şerhi » »
Sahih-i Müslim'in Şerhi îmam-i Nevevi
Sünen-i Ebû Davud'un Şerhi Mahmud Muhammed
El-Menhelü'1-Azbü'l-Mevrûd Hattâb es-Sübkî[53]
[1] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/V.
[2] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/VII-VIII
[3] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/IX-X.
[4] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XI-XIII
[5] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XIV-XV.
[6] A) Müellifin künyesi İbn-i Mâceh olarak kullanılan kitablar :
1. îbn-i Hacer-i Askalânî'nin Fethü'1-Bâri kitabı, Mısır H. 1300
2. Hulâsa, Mısır H. 1301
3. Sahîh-i Buhâri şerhi Kastalânî, Mısır H. 1304
4. Sünen-i İbn-i Mâpeh, Mısır H. 1313
5. Müntahab-u Kenzi'l-Kemâl, Mısır H. 1313
6. Es-Sirâcü'1-Münir Şerh-u Cami'is-Sağir, Mısır H. 1324
7. Tâhir Cezâirî'nin Tevcihü'n-Nazar ilâ Usuli'1-Eser, Mısır H. 1328
8. Muhammed bin Ca'fer'in er-Risaletü'1-Mustatrafa, Beyrut H. 1332
9. Miftahü's-Sünne li Abdilazîz el-Hûli, Mısır H. 1347
10. Keşfü'1-Hafâ ve Müzilü'l-İlbâs, Mısır H. 1351
11. Nablisî'nin Zahâirü'l-Mavâris'i, Mısır H. 1352
12. Kavâidü't-Tahdîs li Cemâliddin el-Kasımi, Şam H. 1352
13. Ahmed Muhammed Şakir'in et-Tarîf bi kitabı Miftahi künuzi's-Sünne Mısır H. 1353
14. Şerh-u Elfiyâti'l-Iraki, Pas H. 1354
15. Tirmizî, Mısır H. 1356
16. Et-Tarğîb ve't-Terhib, Mısır ?
17. El-Mu'cemü'1-Müfehres li Elfazl'l-Hadîs, Hollanda M. 1933
B) Müellifin künyesi İbn-i Mâcete olarak kullanılan kitablar :
1. İbn-i Mâcete sünen nüshası. Hindistan'ın Dehli şehri M. 1847 yılı Fârûki matbaası
2. İbn-i Hacer'in Takrîbü't-Tehzib'i, Dehli H. 1320
3. İbn-i Hacer-i Askalânî'nin Tehzîbü't-Tehzîb'i, Haydarâbat H. 1325
4. İbn-i Teymiye'nin el-Münteka'sı, Dehli H. 1337 ;«
5. Yâfü'nin Mir'âtü'l-Cenân'ı, Haydarabad H. 1334
6. İmam Ahmed'in Müsned'i, 2'nci baskı, Mısır M. 1946
7. Emin Vâsıf beyin el-Fihrist'i Kazvin kelimesi bahsi, sahife 87
[7] Kazvin (Eski ismi Kaşvin) İran'ın Irak-i Acem eyaletinde, Tahran'dan 150 Km. mesafede Elbürz dağlarının güney eteğinde ve 1320 m. irtifamda bulunan bir şehirdir, (İslâm Ansiplopedisi)
[8] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XVI-XVIII.
[9] Eî-Hemedânî el-Hazîfî Ebu Abdirrahman el-Kûfi hafızdır, seçkin âlimlerdendir. Onun şeyhleri ise, Ebu Hâlid el-Ahmer İbn-i Uyeyne'dir. Başka batlardan da hadis almıştır. Kendisinden Buharı, Müslim ve Ebu Davud da rivayette bulunmuşlardır. Ahmed bin Hanbel O'nun yüceliğini dile getirmiştir. Nesâi : «O sika ve emindir» demiştir.
İbn-i Hibbân'ın dediğine göre h. 234'te vefat etmiştir. (Hulâsa 346, 347)
[10] Bin Musa bin Ebî Galiz Naşît bin Mes'ûd bin Ümayye bin Halef el-Cemhi Ebu Ca'fer el-Basrî'dir. Bu zat, Hammâd bin Seleme, Mehdi bin Meymûrı ve bir cemaattan rivayette bulunmuştur. Kendisinden de Ebu Dâvûd, Tirmizİ vs müellifimiz rivayet etmişlerdir. Tirmizî ve İbn-i Hihbân onu sika görmüşlerdir. Musa bin Harun'un dediğine göre yüz yaşı geçkin iken h. 243 yılı vefat etmiştir. (Hülasa 215) Rahimehullah taâlâ.
[11] Es-Selmi ebü'l-Velid ed-Dımışkî; Kurrâ, hafız ve hatîb idi. Hadis dinlediği başlıca zatlar : İmam Mâlik, Cerrah bin Melih, Yahya bin Hamza V2 saire-leridir. Kendisinden de Buharİ, Ebu Dâvûd, Nesâî, İbn-i Mâceh ve Yahya bîn Muin hadis almışlardır. Mezkur Yahya ve îclî onun sika olduğunu; Darekutni, onun çok sâdık olduğunu ve Ebu Hatim de onun rivayet ettiği hadislerin çok sahih olduğunu, fakat yaşlanınca durumunun değiştiğini söylemiştir. Buharî'nin beyanına göre h. 245'te vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin. (Hulasa 410)
[12] Ebü'1-Fadl el-Havarizmî Hâşimilerin mevlâsı olup Bağdat'ta ikamet ederdi. Hadis aldığı başlıca simalar : İsmail bin Ca'fer, Hâşim, Velid bin Müslim ve başkalarıdır. Kendisinden hadis alanlar ise Buharİ, Müslim, Ebu Dâvûd ve İbn-i Maceh'tir. Darekutnî, onun çok zekî ve sıka olduğunu söylemiştir. Buharî'nin beyanına göre 239 yılında vefat etmiştir. (Hulasa 109)
Allah Taâlâ rahmet eylesin, âmîn.
[13] Yezîd bin Abdillah bin Yezîd bin Meymûn bin Mihrân el-Yemani Ebu Muhammed'dir. Şeyhi, İkrime bin Ammâr'dır. Râvisi ise îbn-i Maceh'tir. İbn-i Hibban, sıka olduğunu söylemiştir. H. 240 dolaylarında vefat, etmiştir. (Hulasa 433) Allah rahmet eylesin.
[14] İbrahim bin el-Münzir bin Abdillah bin el-Münzir bin el-Muğire bin Abdillah bin Halîd bin Hazâm el-Esedî el-Hazâmi Ebu İshak Medîne-i Münevvere'-dendir. Hadis âlimlerinin ileri gelenlerindendir. İmam Mâlik, İbn-i Uyeyne ve Maan bin İsa'dan hadis almıştır. Kendisinden de Buharî ve İbn-i Mâceh rivayette bulunmuşlardır. İbn-i Muin, Nesâi, Ebu Hâtem ve Darekutnî, sıka olduğunu söylemişlerdir. Yakub el-Pesevi'nin dediğine göre 236 yılı vefat etmiştir. Allah rahmet
eylesin. < Hulasa 22)
[15] Abdullah b. Muhammed b. Ebi beybe Abs kabilesinin azadhsıdır. Küfe'-de doğup büyümüştür. Müsnedi ve musannan vardır. Üstadları : Ebü'l-Ahvas, Abdullah b. el-Mûbarek, İbn-i Uyeyne, Cerir bin Abdühamîd ve davrin o muhitteki âlimleridir. Kendisinden Buharı, Müslim, Ebu Davud, Nesâi ve Ibn-i Mâeeh rivayette bulunmuşlardır. Ahmed bin Hanbel : O çok sadıktır. Kardeşi Osman'dan daha çok sevilir, demiştir. Buharî onun 235 yılı Muharrem ayında vefat ettiğini söylemiştir. (R.A.)
(Tezkire c. 2, sah. 432-433 ve Hulasa 212)
[16] Muhammed bin Rumh bin el-Mühacir Ebu Abdillah el-Mısrl hadis hafızıdır. Bu zat, el-Leys bin Sa'd, îbn-i lahia ve Mâlik'den rivayette bulunmuştur. Kentlisinden de Müslim, İbn-i Mâceh ve bir çok kimse rivayet etmiştir. Ebu Dâvûd, onun sika olduğunu söylemiştir. Nesâî de : O hiç bir hadiste hata etmemiş, demiştir. En sağlam kavle göre 242 yılı vefat etmiştir. (Hulasa 336)
[17] Cubâre ibnü'l-Muğallis el-Hİmanî Ebu Muhammed el-Kufi'dir. Kendisi Kays bin Rabî, Ebûbekir en-Nehşelî ve Ebu Avâne'den rivayette bulunmuştur. Kendisinden de İon-i Mâceh rivayet etmiştir. îbn-i Nümeyr : O çok sadıktır, demiştir, îbn-i Muîn ise : O kezzabtır, demiştir. Buharî de : O muztariptir, der. 241 yılı vefat etmiştir. (Hulasa 65)
[18] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XVIII-XX.
[19] Ebû Hâtim'in Kitabü'1-İlel adlı eserinde anlattığına göre Sünen-i İbn-i Mâceh'teki hadîslerden Ebu Zur'a'nm zayıf veya münkcr gördüğü hadis sayısı otuz değil, çoktur. Bu durumda Zehebi'nin İbn-i Tahir aracılığı Ue İbn-i Mâceh'e atfen naklettiği söz kesin olmayabilir. Yahut Sünen'in tamamı değil, bir kısmı Ebu Zur'aya sunulduğundan sahîh hadîslerin azlığını ifade etmiş olabilir. (Sünen haşiyesi sindî sah, 3)
[20] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XX.
[21] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXI-XXII.
[22] Sahih ve hasen hadîs şartlarının tamamını taşımayan hadis'e zayıf denir. Sahih ve hasen hadîs ile ihticac edilir, Şer'i hükümler için delil olur. Zayıf hadis ile ihticac edilir, denemez. Senedindeki bir kopukluk veya ravisindeki bir ta'n nedeni ile senedi zayıf olmakla berabar hadisin metni başka bir tarik ile sabit olup olmadığı araştırılır. Varsa destek bulabilir ve hadîs İlminde aranan şartlar tahakkuk ederse onunla amel edilir. Aksi takdirde-' amel edilmez. Münkar, zayıf ravinm sika raviye muhalif olarak rivayet ettiği hadîstir. Mekzub, uydurma hadîstir. İsnadı çok zayıf olana da isnad'ı Vâhî denir.
[23] Mukaddime'de verdiğim malumatın çoğu Muhammed Fuad Abdûlbakî'-nin, sünenin ikinci cildinin sonuna eklediği yazısında ve Tezkiretü'l Hufiaz ile Hu-lasa'dan alınmıştır. Diğeri de muhtelif kitablardan alınmıştır.
[24] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XII-XIII.
[25] Ebü'1-Baka Kül. Sah. 288
[26] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXIII-XXVI.
[27] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXVI.
[28] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXVII.
[29] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXVIII.
[30] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXVIII-XXIX
[31] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXIX-XXX
[32] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXX-XXXI
[33] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXI
[34] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXI
[35] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXI-XXXII
[36] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXII-XXXIV
[37] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXIV
[38] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXIV-XXXV
[39] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXV
[40] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXVI
[41] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXVI
[42] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXVII
[43] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XXXVIII-XLI
[44] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLI-XLII
[45] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLI
[46] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLII-XLIII
[47] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLIII-XLIV
[48] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLIV-XLVI
[49] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLVI
[50] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLVI
[51] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLVII
[52] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLVII
[53] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/XLVIII
Sünen-i İbni Mace Eserini Kahraman Yayınlarından Temin Edebilirsiniz. Sipariş İçin TIKLAYIN..