سْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ
Bu El-Cihâd adlı eseri neşretmekten gàyemiz; dış dünyâda İslâmiyyet ve Müslümanlar aleyhine bazı gelişmeler karşısında mü’minleri îkàz etmek, bu meyanda meydana gelen karamsarlık ve
ümitsizlik havasını bir nebze de olsa –âyetler ve hadîs-i şerifler ışığında- dağıtmaya çalışmaktır. Meydana getirilen dalganın bir ucu eğer içimize sokulup inancımızın sarsılmaya çalışılması gibi bir durum olmasa idi, belki de böyle bir değerlendirme ve derlemeye ihtiyaç olmayacaktı. Biz konuya sâdece düşünce ve inanç açısından yaklaşıyoruz. Mü’minlerin cihâd hakkındaki akîdelerini düzeltmek, dıştan gelebilecek herhangi bir ecnebî taarruzuna karşı cihâd rûhunu canlı tutmak istiyoruz. Yoksa Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Kur’an-ı Kerîmi tefsîren söylediği gibi “Dahildeki cihâd başka, hâricteki cihâd başkadır.” Dâhildeki cihâd ilim ve irşâd tarzının dışında olamaz. İnsanlar anarşi ve fitne ortamına sürüklenemez. Bizim yaptığımız ilmî cihâdın bir nümûnesidir. “Böyle bir derlemeyi niçin yaptınız?” mealindeki dâhili sorulara karşı da Tenvîr Neşriyat’ın Barla Lâhikası 257. sayfasından cevap veriyoruz; “Evet, Risaleti’n-Nur, size mükemmel bir ne’haz olabilir. Ve onda erkan-ı imaniyenin her birsiyle, mesela Kur’an’ın Kelamullah ve i’cazi nüktelerine dair, müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya Haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem’edilse ve hakeza mükemmel bir izah ve haşiye ve bir şerh olabilir. “Zannederim ki, hakaik-ı aliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor.” Demek bu derleme, Risale-i Nur hizmetleri cümlesindendir. Tahşiye Yayınları